28 Nisan 2014 Pazartesi

Hastane Sürecimiz, Fizyoterapi ve Dr. Gülşah Yaşa Öztürk




 
 

Ey affetmeyi seven Rabbim! Sil göz yaşlarımı. Sen teselli et beni, serinlik sun şu bağrıma. Vardır bunda da bir hayır. Hayırlı kederlerimi sen sevdir bana! Tıpkı geceye saçılan yıldızlar gibi, ömrüme ışık olsun sıkıntı anlarımda ettiğim dualar. Cahilim çok cahilim. Sen yolum ol! Sen sonum ol!
Mevlana
Bazı acılar vardır insanları büyütür, güzelleştirir, geliştirir, genişletir, yaşama büyük hizmetler veren haline getirir. Büyük düşünürlerin hemen hepsi acının tekamül ettirici gücünü bilirler, acının büyütücülüğünden dem vururlar. Dr. Gülşah Yaşa Öztürk’ün acısı travması neydi bilemiyorum ama benim fikrimce yaşadığı derin bir acı hayata güzel ve derin şifalar sunmasına, sunmak için durmadan yol almasına yetmişti. Dr. Gülşah ile 2 yıl önce tanıştık. Heyecanlı, yerinde duramayan yada içinde onu durdurmayan bir mekanizması olan bir kadın gördüm. Onla tanıştığımızda oğlum daha küçücüktü ama içim çok acıyordu, yüreğimi vidalarla sıkmışlardı bir taraftan da oğlumun durumunu, olabilecek bundan sonraki yaşam senaryolarımızı, döngülerimizi anlamaya çalışıyordum. Benim 2 yıl önce ona baktığım taraf ablasının doğum sıkıntısı yaşaması, sonraki dönemlerde üzüntü duymaları ve bunun Gülşah’a sirayet ediş kısmıydı. Algıda seçicilik kısmı vardır ya hamile olduğunda etraftaki tüm hamileleri gözlemlersin, ne çok hamile var bu yıl dersin benimki de buydu sanırım. Bize benzer kim var kim yok taramak ve gelişmelerini takip etmek. Oysa bilmeliyiz ki her durum, her kişi ve her hikaye sadece kendine özeldir ve kendine özel süreçler içerir.
Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.                        
Mevlana
Mevlana’nın bu sözlerini Dr. Gülşah’a hep yakıştırmışımdır.
 
Onunla tanıştığımızda oğlum için konuşmuştuk, oğlumu muayene etmişti şimdilik bize ihtiyaç yok demişti. Oğlum rahatsızlığını öğrendiğimizden bu yana fizyoterapist Özkan Abisiyle çalıştı, bizim can kardeşimiz, evladı olmadığı halde kendi oğlu gibi yavrumuzla çalışan, Çağatay ne kadar ağlasa da azimle devam eden Özkan’ımız elinden gelen her şeyi yaptı. Sonra görev icabı Lüleburgaz’a tayin oldu. Bu arada Gülşah’ın Uzunköprü Devlet Hastanesinde yaptıklarını, azimle canını dişine takarak yetiştirdiği ekibiyle yürüttüğü spastite çocukları televizyonlardan takip ettik. Ukrayna’da bulunan merkezi, merkezde 15  gün yürüyemeyen, hareket edemeyen çocukları kampa alışlarını duyduk, çocukların böyle düzenli çalışmalar sonunda ne kadar değiştiğini gözlemledik.
Gün geldi yeniden Dr. Gülşah’ı aradım ve oğlumuzu hastaneye yatırmak istediğimizi söyledim. Gülşah çok sıra olduğunu, bir ara Çağatay’ımızı da alacağını söyledi. Günlerce sıra bekledik. Sonunda Dr. Gülşah aradı ve Uzunköprü Devlet Hastanesine yatmak üzere hazırlandık. Bizim sürekli yatış yapıp aylarca 24 saat düzenli olarak oğlumuzun başında kalmamız mümkün değil, çalışmak zorundayız. Bizim durumumuzdaki bir çok ailenin bu handikapı yaşadığını düşünüyorum. Başka çocuklar durmadan oyuncak isterken ve aileler buna mızıldanırken, öf yeter ne çok isteğin var derken, senin oğlunun gözünün içine bakıp bir yudum su istemesi hayali için bile neler vermen gerekiyor.. Bir taraftan evladını hiç kimseye teslim etmeme isteği bir taraftan da diğer insanlardan daha çok çalışıp yavruna bir gelecek bırakma isteği, daha fazla yöntem uygulamak daha çok yol almak için daha fazla çalışman gerektiği duygusu.  Anneciğim ve babacığım biz onunla beraber yatış yaparız, yanında sürekli olarak kalırız dediler. Annemin anneannemden geçen ırsi gibi gözüken diz rahatsızlığı var. Zor yürüyor hatta bazen ayağını sürüklüyor. Diz rahatsızlıklarının anlamı bazen inatçı egolar,korku,teslim olamamak olarak tanımlanır, bazen de artık yürümek istememek. Anneciğim öyle çok koşturdu ki anneannem de öyle, bana da sirayet eden bir koşturma halindeyiz. Oğlumun durumuyla koşturma ve çalışma halinin katlanması oldu. Sağlığımız olsun. Yaşam inşallah bundan sonra sakin,huzurlu, güven dolu aksın bize ve gelecek nesillerimize. Neyse annemin dizlerine , babamın beline de fizik tedavi yaptırmaya karar verdik.  Üçü birden şimdi hastanede yatacaktı ve bizden 45 dk. uzakta başka bir ilçede olacaklardı. O gece hiç uyumadım bu uzun bir maraton gibi geldi bana, eşimle ikimizin arasında bir tırtıl gibi bedenimize sarılarak yatan oğlumuz bizden uzak kalacaktı şimdi. Sabah hastaneye gittik beraber. Dr. Gülşah öyle güzel yaptırmış ki servisi, özel güzel odalar, her yer tertemiz, çalışanlar güler yüzlü ve ilgili, çocuklara oyun odası, duvarlarda şık resimler vardı. Bunları yardım alarak yaptırmayı başarmıştı. Edirne Valisi Hasan Duruer de yöntemlere saygı duymuş, anlamak istemiş ve bu alanın kurulmasına, güzelleşmesine destek vermişti. Dr. Gülşah oğlumuzu tekrar muayene etti. Bize oğlumun ve anne babamın kalacağı bir oda verdiler. Eşyalarını yerleştirdik. Kalbimi hüzün kapladı, yenide bir hastane sendromu, sanki oğlumun yüzüne bakmaya utanıyordum, onu bırakmanın acısı her yerimi kapladı. Ağlasam ağlayamıyorum, bazen öyle anlarım oluyor ki artık yeter oğlumla sarmaş dolaş olup gülmek eğlenmek istiyorum diyorum, bazen bu bizim sınavımız bu yolu dünyaya gelmeden önce bir şeyler öğrenmek için biz seçtik diyorum, insan denen canlının beyninden ne duygular geçiyor. Serviste bizim gibi olan veya bedensel engelli olan her yaş grubundan insanlar ve aileleri vardı, anneanneleriyle gelmek zorunda olan çocuklar vardı. Uzak illerden bile aylarca Dr. Gülşah için sıra bekleyip gelenler vardı. Dr. Gülşah Hanım hepsiyle bir aile yakınlığı ile ilgileniyordu, iyi olmaları için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordu. Fizyoterapist Murat Bey çok başarılıydı kendisini diğer metodları da alarak çok güzel yetiştirmişti, gelen çocuklara refleksoloji ve diğer yöntemleri de uyguluyorlardı.
Dr. Gülşah Hanım hayalleri olan, idealleri olan, fizik tedaviyi ileri taşıyıp insanlarda gelişim sağlamak için her şeyi yapan biriydi. Bazı hastaları yatalak halden yürür duruma geçirip, basında yer almıştı. Azmi gözlerinden okunuyordu artık ona devlet hastanesinde yeterince hayallerini gerçekleştiremediği için bir özel hastane çağrısı gelmiş ve o da bunu kabul etmişti. Oğlumuza babasının düzenli olarak uyguladığı ozon terapiyi de Dr. Gülşah bize önermişti. Hala haftada bir gün mutlaka ozan terapi uyguluyoruz. Oğlumuz 6 aylık idi başladığımızda. Peki ozon Tedavisi nedir ?
Ozon tedavisi nedir?
Ozon tedavisine geçmeden önce ozon nedir ona bir bakalım? Ozon; Atmosferin üst tabakalarında bulunan, üç oksijen atomundan oluşan, canlı varlıkları güneşin öldürücü morötesi(UV) ışınlarından koruyan bir kimyasal bileşiktir diye tanımlayabiliriz. Ozon tedavisiyse; Aktif oksijen molekülü olan ozon gazı kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere "ozon tedavisi" denilmektedir. Ozon tedavisi bir çok patolojik durumu iyileştirmede yardımcıdır. Ozon terapi, doku ve hücrelere ihtiyacı olan oksijeni en etkili şekilde sağlayaması hedeflenen tedavidir. Medikal ozon daima saf ozon ve saf oksijenin karışımı şeklinde kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak ozon konsantrasyonu 1 ve 100 µg/ml (0.05 – 5 %O3) arasında değişir. Ozon terapist, ozon terapi konusunda eğitimli bir doktor, hastanın durumu ve tıbbi endikasyona göre hastanın alacağı komple dozu belirler. Ozon günümüzde içme sularının, yüzme havuzlarının, atık suların mikroplarının öldürülmesinde kullanıldığı gibi gıda sanayinde de koku giderici ve mikrop öldürücü(Bakteri,virüs ve mantarları) özelliklerinden yararlanılmaktadır. Yüksek oksidasyon aktivitesiyle organik ve inorganik moleküllerle reaksiyona girer, onları oksitler, mikropları öldürür
Tıbbi ozon nedir?
%5 ozon ve %95 oksijen karışımından oluşan tedavi amaçlı kullanılan bir bileşimdir. Ozon gazı medikal ozon jeneratörlerinde saf oksijenden üretilir.
Ozon tedavisi hangi hastalara uygulanabilir?
Ozon tedavisi birçok patolojik durumu iyileştirir veya tamamen düzeltir. Bu olumlu sonuçlar bir seri tıbbi araştırma ve tıbbi yayın ile kanıtlanmış olmakla birlikte kural olarak hastalıkların tedavisinde ozon diğer tedavilere ek olarak uygulanır ve tamamlayıcı tedavi grubuna girer.
Ozon tedavisi hangi hastalıklara iyi gelmektedir?
1- Dolaşım bozuklukları.
2- Anti-aging ( geriye yaşlanma ) ve yeniden canlanma.
3- Yaşlı kişilerde önlem ve tedavi.
4- Göz hastalıklarında.
5- kanser ve kanserde.
6- Cilt mantarları ve enfekte cilt lezyonları.
7- Enfekte yaralar.
8- Bağırsak Hastalıkları: proktitis ve kolit.
9- Virüslerden kaynaklanan hastalıklarda.
10- Karaciğer enflamasyonu hastalıklarında.
11- Enflamasyonlu ve dejeneratif eklem hastalıklarında.
12- Artritik ve Romatizmal Durumlarda ozon tedavisi uygulanabilmektedir.
Ozon ve medikal ozon'un özellikleri nelerdir?
1- Ozon gazı en çok atmosferde bulunur.
2- Ozon oksijenin üç atomlu kararsız formudur.
3- Ozon keskin kokulu bir gazdır.
4- Dezenfektan özelliği sayesinde, bakteri ve mantarları yok edebilir.
5- Medikal ozonun bakteri öldürücü özelliği bulunması.
6- Medikal ozonun mantar öldürücü özelliği bulunması.
7- Medikal ozonun virüs çoğalmasını önleyici özelliği bulunması.
8- Medikal ozonun Kan dolaşımını arttırma özelliğinin bulunması.
9- Medikal ozonun vücudun direncini artırıcı özelliğini bulunması.
Ozon tedavisiyle vücudumuzda hangi değişiklikler oluşur?
1- Hücre ve dokulara giden kan dolaşımını artırır.
2- Damarları yeniler, tansiyon düzenlenmesini sağlar.
3- Eklem ağrılarını ve kas rahatsızlıklarını iyileştirir.
4- Beyin fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirir. Depresyon ve sıkıntıyı ferahlatıcı etkisi vardır. stres hormonu olarak bilinen Adrenalini okside ederek genel bir sakinlik sağlar. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
5- Bağışıklık sistemini güçlendirir. enfeksiyon hastalıklarına direnci artırır.
6- Deri kan dolaşımını artırarak cilt yenilenmesini, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşmasını sağlar. Daha temiz, daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilde kavuşturur.
7- Kan ve lenf sistemini temizler.
8- hormon ve enzim üretimini normale döndürür.
9- Kaslarda biriken toksini gidererek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini artırır.
10- Derinin üçüncü bir böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışması sağlanır.
Ozon tedavisinin uygulanma biçimleri nelerdir?
Ozon terapi, bir oksijen tüpü ve buna bağlı ozon cihazı vasıtasıyla uygulanır.
1- Torbalama: Bu yöntemde hastadan kan alımı olmadığından tedavi esnasında hasta acı ve ağrı duymaz. El ve ayaklar özel bir torba içine sokularak nemlendirilir ve cildin ozonu emmesi sağlanır.
2- Adeleden kan verme: Damardan 5-10 ml kan alınır, ozon gazı ile karıştırılır ve kalçadan veya koldan iğne yapılarak tekrar vücuda verilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
3- Damardan kan verme: Damardan 50-100 ml kan alınarak özel şişelerde ozon ile karıştırılır, tekrar damardan yavaşça geri verilir.
4- Makattan ozon gazı vermek: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı gibi iltihabi barsak hastalıkları adı verilen bir hastalık grubunda uygulanmaktadır. Hasta kendi kendine uygular, tek kullanımlık tüp ve torbalar kullanıldığı için hijyeniktir.
5- Eklem içine ozon gazı vermek: Ağrılı iltihabi eklem romatizması olan artrit ve tekrarlayan artroz gibi hastalıklarda uzman doktorlar tarafından çok yavaş olarak eklem içine ozon gazı verilir.
Kaynak: http://ozontedavisi.nedir.com/#ixzz2zv0GtGkD
Hastane sürecimiz başladı,oğlumuzu hastanede bırakıp evimize döndük İsmail’le bir parçamızı hastanede bırakarak. Her gün düzenli çalışma yapıldı oğlumuza. Hastane çalışanları yoğunluklu olarak Fizyoterapist Murat Bey her gün bir saat çalıştılar. Anneme ve babama hırs geldi günde en az üç saatte onlar çalıştırıyordu oğlumu. Oğlum hastanenin en küçük hastasıydı. Kısa sürede oranın maskotu oldu, herkesle eğlenmeye başladı. Bize hastane sürecinin sosyalleşme olarak ta yararı oldu. Bir sürü insanla geçiriyordu oğlumuz günlerini. Akşamları yanına gidiyorduk. Bizimkiler pazartesi hastaneye girip, Cuma günü izinli çıkıyorlardı ve hafta sonu birlikte oluyorduk. Her gün biraz daha güçlendi bedeni. Dr. Gülşah nöral terapi de yapıyordu yakınlarına, kendi imkanlarıyla ama çocuklara yapmıyordu. İstanbul’da bu konuda başarılı olan Dr.Emel Gökmen’in dilinden nöral terapi nedir ?
Nöral terapi ya da nöral tedavi tanımlaması iyileşme için bedenin net-work ağına yani otonom sinir sistemine düzenleyici ve uyarıcı etki edilmesi anlamında kullanılmaktadır. Otonom sinir sistemi kablo gibi sinirlerden oluşmaz. Bedenin her yerinde her hücreye ulaşan bio-elektriksel network ağıdır. O nedenle derideki bir hücreye uyarım yaptığınızda tüm otonom sinir sistemini etkileyebilirsiniz.
Hastalıklarımızın ve geçmeyen ağrılarımızın temelinde yaşam boyunca otonom sinir sisteminde oluşan bio-elektriksel hasarlar yer almaktadır. Bu hasarlara yaşamımız boyunca geçirdiğimiz mikrobik hastalıklar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel ve psikolojik travmalar neden olabilmektedir.
Bademciklerimiz iltihaplandığında, dişimiz çürüdüğünde, diş tedavisi olduğumuzda ya da sezaryen gibi bir ameliyat sonrası o bölgedeki iletişim ağı etkilenir. Yaşam boyu kalıcı olabilen hasarlar bırakabilir. Bu hasarlar sonradan gelişen hastalıklarımızın temelini oluşturmaktadır. Hasarlı bölge cildine yapılan nöral terapi ile iletişimdeki bozukluk düzeltilmektedir.
İlaçlarla sağlanamayan nöral terapi etkisiyle hastalığı kaynağından tedavi etmek mümkündür. Nöral terapi bir enjeksiyon tedavisi olarak algılanabilir ama amaç iğneyle ilaç zerk etmek değildir. Aslında en önemli tedavi edici özelliği hekime bozucu alan yaklaşımını kazandırmasıdır. Böylece hekim hastalığın kaynağını bulmak konusunda ciddi yol gösteren bir perspektif kazanır.
Biz Dr. Gülşah’a bu konuda çok ısrarlı davrandık, oğlumuza nöral terapi uygulamasını istedik. Dr. Gülşah kabul etmese de biz ısrara devam ettik. Oğlumuza hafta sonunda nöral terapi uyguladık iki doktor nezdinde ve bu çalışma sonunda gözleri daha netleşmeye başladı. Dr. Gülşah Hanım’ın hastaneden ayrılma süreci gelmişti. Hastanedeki çalışanlar ve hastalar üzgündü ama her kuşun uçma zamanı vardır, bir gün gelir uçar bulunduğu yerden. Uçmak ta zorundadır büyüyüp gelişebilmek için. Hep aynı bulunduğu yerde kalan insanların sabitliklerinden esneyemediklerini yeterince gelişip geliştiremediklerini gördüm hep. Kim hareketi ve riski sabitliğe tercih ederse iyi ve başarılı sonuçlar çıkıyor bu dünyaya kazanımlar artıyor. Bu yürek Dr. Gülşah’ta vardı, riskli olanı büyümek,yaşama değişik hizmetler sunmak adına garanti olana tercih etmişti.
Dr. Gülşah oğluma çak diyordu, oğlumda kolunu kaldırmayı ve ona doğru uzatıp vurmayı öğrenmişti. Biz buna bile çok sevindik. Oğlumun odaklanması arttı. Hiç yapamadığı hareketleri yapmaya başladı, gövdesi güçlendi. Bacakları güçlendi, ön taraftan ellerimizle tuttuğumuzda bize doğru adım atmaya başladı. Her gün makinaya bağlandı. Makine kaslarını güçlendirmek için sırtına bağlandığında bas bas bağırıyordu oğlum.  Yan odadaki İstanbul’dan torunu için gelen anneanneyle annem arkadaş olmuştu adeta yarış halinde torunlarını çalıştırıyorlardı. Oğlumun açılmayan elleri açıldı. Artık eskisi gibi sıkmamaya başlamıştı. Fizyoterapist Murat canla başla çalışırken, oğlumda onu çok sevmiş ve verdiği komutları dinleyerek uygular olmuştu. Yine de her hastaneye gidişimizde oğlumu ve annemi babamı bir odada yatıp kalkarken, hasta psikolojisinde görmek beni hep burktu. Her ne kadar iyi olsalar da, dört günde kavuşuyor olsak ta. Babam odayı resim ve müzik atölyesine döndürmüştü. Gitar çalıyordu torununa, babamdan hiç görmediğim tüm maharetleri Çağatay görmüştü, belki de kendisi bile bilmiyordu bu kadarının onda olduğunu. Bazen geceleri eve döndüklerinde sıçrayarak uyanıyormuş Çağatay nerede diyormuş, sonrada Allah yavrum iyileşmeden canımı almasın diyormuş. Bir hastalık tüm aile eşrafını derinden etkiliyor.  Pazartesileri oğlum gidecek olduğu için huysuzluk yapıyordu. Cuma dönerken gülücükler saçıyormuş hemşirelere.
Dr. Gülşah istifasını vermişti fakat hastalarını bırakmıyordu, herkesin teker teker hatrını sorup tedavilerine devam ediyordu. Oğlumuzun bedeni hiç olmadığı kadar güç kazandı. Biz de hala orada öğrendiğimiz tüm egzersizlere düzenli olarak devam ediyoruz. Daha önceden yanlış bir şey yapıyormuşuz, fizik tedavici çalıştı diye sanki bizim hareketleri bu kadar yapmamıza gerek yok sanıyormuşuz, şimdi bizim daha fazlasını dahi durmadan yapmamız gerektiğini öğrendik.
Fizyoterapist Murat Bey haftada iki gün düzenli refleksoloji uyguladı. Yıllarca küçük büyük bir çok kişiye refleksoloji uyguladım, oğlum gibi doğum sıkıntısı yaşayan çocuklara da uyguladım, bir gün bizim için bu kadar önemli olacağını bilemiyordum. Şimdi düzenli olarak oğluma uyguluyorum, Murat’ta bir süreliğine bu görevi devraldı.Peki refleksoloji nedir ?
Refleksoloji çoğunlukla ayak olmak üzere el ve kulaklara masaj ve baskı uygulanarak yapılan bir alternatif tedavi metodu. Belirli bölgelere yapılarak vücudun çeşitli organlarını iyileştirmeye yönelik olarak uygulanır. Ayaklara uygulanan özel masaj hareketleri ile bedenin belli alanlarında toplanan enerjiyi dağıtarak vücudun kendi kendini tedavi etme yeteneğini harekete geçirme yöntemi olarak tanımlanabilir.
Refleksoloji denge kuvveti sağlayan bir iyileştirme tedavisidir. Refleksoloji tanısında refleksoloji uzmanı, kişinin ayak tabanındaki beden haritasının okuyarak ve belli noktalara temasla, organlar hakkındaki sıkıntıları büyük oranda tespit eder. Tedavisi ise; genel sağlık durumunu koruyucu özelliği ile terapist üzerine düşen görevi başarı ile gerçekleştirir. Diğer uygulanan terapilerden en önemli farkı bedenin kendini iyileştirme sistemini uyararak harekete geçirmesidir. Böylece tedaviye hiç bir yan etkide oluşmaz.(Vikipedi)
Üç ay hastanede kaldık. Sürecimizi tamamladık. Hastanedeki herkesi çok sevdik emek verdiler, kalplerini bize açtılar. Biz gidip gelirken yorulduk, annemler orada kalırken ne hale geldiler kim bilir. Öyle dua ediyorum ki Yaradan’a iyi ki bu yolculukta ailelerimiz de yanımızda aksi halde tek başına yetişmek ve dayanmak pek mümkün değil. Bana kalsa bu durumdaki insanları Dr. Gülşah’ın uyguladığı disiplin ve diğer yöntemlerle dönem dönem mutlaka kampa almak gerekli. Türkiye’de neden yapılmadığını, benim etrafımda tanıdığım fizik tedavi doktorlarının bu tarz vakalara niye böyle bir uygulama yapma gereği duymadığını hala anlayamıyorum..Evrende bir acı dolaylı olarak herkesi etkiler fakat o acı başımıza gelmemişse bizi etkilediğini anlayamayız. Bir ağacın kesilmesinden oksijenin azalıp hepimizin oksijenini eksik almak zorunda kalmamız gibi. Gerçekten ateş düştüğü yeri mi yakıyor  sadece ? Çünkü beyin bedeni kontrol edemiyorsa, beden beyne hareketleri göstermelidir elinden geldiğince, beden beyni terbiye etmelidir,içimdeki istek buna da bilinçli olan kişilerin teşvik ve destek vermesi bizleri bilinçlendirip yönlendirmesidir.
Öncelikle şifa yolculuğumuza katkılarından ve yönlendirmelerinden dolayı Dr. Gülşah’a ve tüm çalışan ekip arkadaşlarına sonsuz şükranlarımızı sunarız, hepsinin yolları açık olsun ve güzel işler çıksın hayırlı sonuçlar alsınlar…


16 Mart 2014 Pazar

Canım Hocam Duran Türkoğlu’na

Canım Hocam Duran Türkoğlu’na sevgi ve hürmetimle………
“Hayatımın armağanlarını deneyimlemek için zaman ve mekan yaratmayı seçiyorum “
                                                                                                         Story Waters


    

AĞLAMAM ZAMAN ALDI
Kaç zaman oldu ben hala gittiğine inanmadım
Unutman imkansız döneceğin güne hazırlandım
Bir yaz bahçesi içim anılar soluk çiçekler
Bakıp büyütmesem her gün elbet ölüp gidecekler
Zaman dondu sanki her şey sıradandı
İyiyim dedim herkese
Ağlamam zaman aldı
Birkaç eşyan vardı bende öylece kaldı
Yoktun artık yanımda anlamam zaman aldı
Ağlamam zaman aldı
Bir eski zaman kadınının mektubundaki zarafet
Tutsak bir şairin göz pınarlarındaki hasret
O kadar kırılgan içimdeki çocuk sana inanan
O kadar naif ki hala gittiğini anlayamayan
Zaman dondu sanki her şey sıradandı
İyiyim dedim herkese 
Ağlamam zaman aldı (MODEL )


Yıllar önce fizyoterapist arkadaşım Gülnur ,biz bir eğitim alıyoruz ismi Kuantum Dokunuş hocamız Duran Türkoğlu, evimize davet ettik bize bir merkezde vermek isterim eğitimi dedi ,dedi ve senin merkezinde çalışmamızı yapmamız uygun mudur dedi. Sonra hocanın telefonunu aldım ve ilk görüşmemizi yaptık, çalışmanın kurumumuzda yapılmasına karar verdik. Gün geldi hocam Edirne’ye geldi, ben de o grupla kuantum dokunuş eğitimi aldım hocamdan ve onu , kalbini çok sevdim.Duran Türkoğlu Kuantum Dokunuş kitabını Türkçeye çevirmişti.
KUANTUM DOKUNUŞ NEDİR ?
Kuantum dokunuşu görülmeden inanılması imkansız bir şifa sistemidir.Etkileri öylesine hızlı ve olağan dışıdır ki, hafif bir dokunuşla ağrıların azaldığını yada yok olduğunu, açık yaraların hızla kapanmaya başladığını,kemiklerin kendilerini yeniden düzenlediklerini görebiliriz.

Kuantum dokunuşunu öğrenerek kendimizi güçlendirmek, yaşamımıza renk katmak için beden taramaları yaparak farkındalığımızı artırmak ve nefes tekniklerini öğrenmek yeterlidir.

[Resim: reiki_othr5.jpg]

Kuantum dokunuşu için, işlevi gereği uyumlama tekniği diyebiliriz. Şöyleki: Bir odanın duvarlarına karşılıklı olarak iki sakraçlı saat yerleştirelim, ve değişik yönlerde çalıştıralım. Bir süre sonra her iki saatinde sakraçı aynı yönde çalışıyor olacaktır.

Aynı şekilde: sıcak bölgelerde akşam saatleri bazı yerlere kümelenip düzensizce yanıp sönen ateş böcekleri. Kısa bir süre sonra tek bir ışık olarak yanıp söneceklerdir. Bütün bunlar doğal olarak uyumlanmadır.

Kuantum dokunuşu, iki değişik enerji frekansına sahip bedenin bir araya gelip, enerjisi düşük olanın yüksek olana uyumlanarak şifa sürecine girmesidir.

Binlerce yıldır bir çok kültür tarafından bilinen ve kullanılan yaşam gücünü sadece batı kültürü kabul edememıstir. Batı kültürü her şeyin niyesi ve ispatı olması gerektiğini düşündüğünden yaşam gücünü kabullenememişlerdir. Çünkü yaşam gücünü ölcebilecek aletleri yoktu, elle tutamıyor gözle göremiyorlardı ve kabul edilemezdi.Bu yaklaşam, dokunamadıkları,koklayamadıkları hatta boyutlarını ölçemedikleri için sevgi denilen o yüce evrensel enerjiyi yok saymak gibi bir yaklaşımdı.

Yaşam enerjisi insan zekasının üstünde bir zeka seviyesinde işler ve yaşayanla yaşamayanı ayırt eder.Quantum-Touch, nefesimiz yardımıyla çakralarımızda güçlendirip ellerimizle yönlendirdiğimiz çok güçlü ve hızlı sonuca varan enerji sistemidir. Evrende varolan ve farkında olmadığımız için yararlanmadığımız bu enerji hafif dokunuşlarlarla kendimizin veya başkalarının enerji frekanslarını yükseltip, vücudun kendi kendisini iyileştirmesine ve yaşam kalitesini arttırmasına aracılık eder.

Quantum-Touch’da Reiki’de olduğu gibi uyumlama yada sembol yoktur sadece bolca pratik gerektirir. Quantum-Touch eğitimi alıp nefes tekniklerini ve el pozisyonlarını öğrenen bir kişi, kendisine şifa verebildiği gibi yanındaki birine ya da uzaktaki birine, yada birilerine ( aynı anda birden fazla kişiye şifa gönderilebilir) rahatlıkla şifa gönderebilir. Bu şifa fiziksel bedene olduğu kadar duygusal bedenede etki eder.



Nıye hasta oluruz

Tüm canlıların bedenleri mükemmel bir donanıma sahiptir. Ve tüm organlar,dokular insan zekasının cok üstünde bir ahenkle işlerler. Ne zamanki bu dokulardan yada organlardan bazıları zayıf düşerse ağrılar,sızılar başlar, bizde buna hastalık deriz. Oysa bedendeki enerji titreşim seviyesi zayıflamış denge bozulmuştur. Dengesi bozulan beden ahenk içerisinde çalışamıyacaktır.

Kuantum dokunuşu genel anlamıyla uyumlama teknıgıdır. Bedenımızın duzensız calısan bölgelerinin duzenli calısan bölgelerine uyumlanmasını saglayarak sifanın gerceklesmesı için aracı olur. Quantum-Touch uygulayıcısı,quantum-touch tekniklerini uygulayarak kendi enerji frekansını en yüksek seviyede tutmayı öğrenmiştir Ellerini hasta bedene dokundugunda, o bedenin zayıf olan enerjisi kendisine sunulan bu yüksek rezonansa uyumlanacaktır. Bu sayede, rezonansı yükselen kişinin beden zekası şifa için gerekeni yapacaktır

Kuantum dokunuşu ve uyku

Enerji verdiğimiz kişi gözleri kapalı vaziyette yattığı zaman genellikle birkaç dakika içinde uyumaya başlarlar. Bunlar çoğunlukla derin meditasyonda gibi olurlar.Çoğu kişiler dinlendirici bir uykuya girer, bazılarıda gözlerini hızla hareket ettirirler.

Bunu nasıl yaparsınız. Ellerinizi kişinin başının altına koyun, yada, bir elinizi alnına diğerini başının arkasına koyun ve enerjiye başlayın. Çoğu kişiler birkaç dakika içinde uykuya geçeceklerdir. Genellikle 5-6 dakika sonra göz hareketlerini izlemek mümkündür.

Bu metodu genellikle, kişi uyku problemi çekiyorsa, aşırı asabi durum varsa yada travma geçirmişse uygularız. Sonuç mükemmeldir.

Richard Gordon


Dokunmanın gücü

[Resim: reiki.jpg]
Yapılan araştırmalar, dokunmanın gizemli gücünü ortaya çıkarmışlardır. Dokunularak ( kucağa alınan, okşanan,elinde tutulan...vb.) bebeklerin, bu duygulardan yoksun büyüyen yaşıtlarına göre daha ıyı ve hızlı geliştiklerini, bağışıklık sistemlerinin daha güçlü olduğunu, yaşıtlarına göre daha az hastalandıklarını göstermiştir. Hatta dokunmadan yoksun büyüyen çocukların, ciddi duygusal bozukluklar yaşadıklarını saldırgan davranışlar sergilediklerini göstermiştir.

Sadece fiziksel bir temas olsaydı dokunmak,oyuncak bebeklerde karşılayabilirdi çocuğun dokunma ihtiyacını. Oysa, ağlayan bir bebeğe vereceğiniz oyuncak yada onun yatagı onu susturmaya yetmiyor ama anne yada baba kucağa aldığında dakikalar içinde ağıt kesiliyor. Sevdiklerimize , anne babamıza sarılmamız onlara en güçlü ilaç gibi gelebiliyor. Hatta annemizin başımızı okşaması rahatlamamızı sağladığı gibi genelde baş ağrımızıda gideriyor.
[Resim: Reiki3.jpg]
Peki, nedir dokunmadaki gizem.Burda söz konusu olan sıradan fiziksel bir dokunuş değil, sevgi ile yoğrulmus güzel bir enerjinin temasıdır. Bu da Yaşam gücü'dür.
[Resim: AnimalReiki-croppedsmall.JPG]
Kuantum dokunuşu ve Hayvanlar
Hayvanlarla çalışmak çok zevkli olabilir. Çünkü, sevgilerini vermek için her zaman hazırdırlar. Onlar insan ayırmaz, iyi kötü diye yargılamaz. Kendi hislerimize göre seçeceğimiz bölgeye sandwich pozisyonu en uygun pozisyondur.İlerleyen dakikalarda hayvan enerjiye ihtiyac olan bölgeyi elimizin altına getirecektir. Sadece bilmemiz gereken nokta enerjide yanlış yapamayız. Seanstan sonra alacağınız teşekkür sizi şaşırtacaktır.


Rezonans


Eski tip sakraçlı saatleri biliriz. Bu saatleri karşılıklı duvarlara asıp sakraçlarını değişik yönlere çalıştırırsak bir kaç gün içinde sakraçların aynı yönde sallandığını görürüz.
Aynı şekilde, sıcak gecelerde ağaçlara kümelenen ateş böcekleri, başlangıçta düzensiz bir şekilde yanıp sönerler ama kısa süre sonra hepsi ışıklarını düzenli bir şekilde yakıp söndürürler.

İki şey, rezonans ve uyumlama vasıtasıyla farklı frekanslarda titreşiyorlarsa, ya daha düşük titreşim yükselecek, ya yüksek titreşim düşecek veya ortada birleşeceklerdir.
Kuantum-Dokunuş uygulayıcısı, beden taraması ve nefes tekniklerini kullanarak kendi titreşimini en yüksek seviyeye çıkarmayı öğrenmiştir. Ellerini enerjisi düşük bir bedene uzattığında, o beden kendi frekansını uygulayıcının titreşim frekansına uyumlayacaktır. Yüksek frekansa geçen beden zekası aldığı bu enerjiyi nasıl kullanacağını iyi bildiğinden şifanın gerçekleşmesi için gerekeni yapacaktır.

Rezonans Kuralları
* Enerjiyi Çalıştır. Tüm beden taraması fiziksel bedenin hislerini güçlendirerek ellerimizden akmasını sağlıyacaktır.
* Körükcünün körüğü gibidir nefes. Ne kadar çok hava hareket ettirilirse iletişim ve diğer kişinin seviyesine düşmekten korunma o kadar güçlü olur.
* Nefesini Enerjiye bağla. Beden taraması nefes teknikleriyle birleştirilip uygulama yapıldıkca nefesimizle hislerimiz birbirine bağlanacaktır.
* Niyet et. Kişinin en yüksek hayrına şifa için yeterli etkendir.
* Sevgi ve şükran hissedin. Bilinçli olarak sevgi ve şükran dygularımızı canlı tutmak rezonansımızı yükseltir.
* Pozitif beklentide olun. Enerji insan zekasının üstünde bir zeka seviyesinde çalışır. Bu durumda bedenin mucizeler yaratabileceğine inanmak, şifanın gerçekleşmiş olduğunu düşünmek dahi şifaya yardımcı bir etkendir.
* Tüm dikkatinizi verin. Reikide odaklanmak gerekmez, Kuantum-Dokunuş da odaklanmanın etkisi inkar edilemez.
* Sonuçla ilgilenmeyin. Biz kişinin rezonansını yükseltmesine yardımcı oluyoruz. sadece sonuç bizim işimiz değildir. Kişinin bedensel zekası o enerjiyi nasıl kullanacaktır bilemeyiz.Bırakırız onu enerji düşünsün.
* Güven. Etken bir unsurdur. Kendimize, rezonansımızın yeterli yükseklikte olduğuna, bunun seans için yeterli olduğuna ve SÜREÇ-e güvenmeliyiz

Kuantum Şifa

Normal masaj seanslarında görülemeyen bir uygulama. Reiki ve Kuantum-Dokunuş enerjilerini harmanlayan sihirli parmakların haifif dokunuşları sayesinde meydana getirdikleri güçlü enerji hem bedeninizi hem duygularınızı rahatlatacak. Bu uygulama sırasında rahatlamanız yanında siz farkında olmadan ŞİFA alacaksınız. Bunlarda bazıları:

• Uykusuzluk yada huzursuz uyku sorunlarının çözümünde yardımcı olur
• Görme bozukluklarını, gözle ilgili problemlerin şifaya kavuşmasında yardımcı olur.
• Kronik sorunların ilerlemesini engeller ve yavaş yavaş iyileşme sağlamaya yardımcı olur.
• Duygusal bedene etki ederek rahatlık ve sakinlik sağlar.
• Sinüs problemlerini çözmede yardımcı olur.
• Bedeni toksinlerden arındırır
• Kasık ve belde oluşan Fıtık sorununa yardımcı olur.
• Duygusal blokajları çözer şifanın önündeki engelleri kaldırır
• Boyun sorunlarını gidermeye yardımcı olur
• Romatizma sorunlarını gidermekte yardımcı olur
• Açık yaraların çabuk ve kolayca kapanmasını sağlar
• Bağımlılıklardan kurtulunmasında yardımcı olur
• Kemiklerin kendiliğinden düzene girmesine yardımcı olur.
• Nefret öfke gibi istenilmeyen duygulardan arınmayı sağlar
• Bedenin enerji seviyesini yükselterek güç kazanmasını sağlar

Bunlar sadece bir kaç örnektir Kuantum şifaya. Çünki, enerji rahatsızlık ayrımı yapmaz. Baş dönmesi ile romatizma arasında bir fark yoktur enerji için. Tüm bedene uyguladığımız enerji, bedende gerekli yere kendisi gideceği gibi öncelikle bedenin rahatlamasını sağlayabilecektir.
[Resim: 300_Quantum_Touch_hands.jpg]
-alıntıdır-

Kuantum-Dokunuş'a inanmak gerekir mi?


Bu tekniği deneyimlemeniz için Kuantum-Dokunuş'a inanmanız gerekmez, izin verin yeterlidir. Yaşam gücü enerjisi her anlamda çalışacak ve gerekeni yapacaktır. Ancak, inanılarak yapılan her şeyin güzel sonuç verdiği gibi, inanarak alınan şifa çalışmasının ne kadar güçlü olabileceğini de bilmek gerek.

Elbiseleri çıkarmak gerekir mi?

Seanslarda elbise çıkarılması yanlış ve gereksizdir, ancak ceket kazak gibi ağır giysilerin çıkarılması hareketi kolaylaştırır.

Enerjiyi almak ağrılı mıdır?

Bazen insanlar enerji alırken ağrıların arttığını hatta dayanmaktan zorlandıklarını hissederler. Bu kadar şiddetli tepki gösteriliyorsa bu enerjinin yoğunluğunu gösterir. Bu çok normaldir ve saniyeler veya dakikalar içinde kaybolacaktır. Bu gibi durumlar şifanın gerçekleşmekte olduğunun işaretidir. Burada önemli olan ağrı geçinceye kadar seansa devam edilmesidir. O anda seansı bırakmak, kişiyi rahatsız haliyle bırakmak olacaktır.

Ya da seanstan sonra evinize gittiniz ağrılarınız çoğaldı. Endişe etmeye gerek yok, aynı durum söz konusudur. Enerji iyi çalışıyor demektir. Biraz sabredin, her şey geçicidir.

Kuantum-Dokunuş’un duygulara etkisi var mıdır?

Çözümlenmemiş duygular enerjiyi bloke ederek hastalığın geri gelmesine neden olabilir. Kuantum-Dokunuş'un amacı kişinin duygusal sorunlarını çözmek değil, duygusal dengeyi ve merkezleşme hissini bulmalarına, duygularını daha olumlu ve sorumlu olarak kullanmalarına yardımcı olmaktır. Kuantum-Dokunuş seansından sonra kişinin duyguları daha dengeli ve uyumlu olacaktır. Enerji duygusal ya da fiziksel sorun diye bir ayrım yapmaz, nerede ihtiyaç varsa oraya akar ve gerekeni yapar.

Kuantum-Dokunuş’un yan etkileri var mıdır?

Hayır. Bu güne dek herhangi bir yan etkisi duyulmamıştır. Kuantum-Dokunuş uygulamalarında herhangi bir ilaç ya da alet kullanılmamaktadır. Sadece eller vasıtasıyla evrenin şifa enerjisine aracılık edilmektedir. Zaten, genel anlamıyla Kuantum uyumlama tekniğidir. Uygulayıcının yüksek rezonansına şifacının (uygulamayı alan kişi) bedensel zekâsı kısa sürede uyum sağlayıp şifanın gerçekleşmesine zemin hazırlar. Uygulandığı her canlıyı doğal haline dönüştürme, toksinlerinden arındırma özelliği taşır. Eğitim seminerlerimizde su üzerine yaptığımız çalışmalar bunun kanıtıdır, su katkı maddelerinden arındırılıp özüne dönüştürülüyor. Amerika’da birçok hastanenin doktor ve hemşirelerinin hastalarına kuantum-dokunuş uygulamakta oldukları bilinmektedir.



Kemikler ve Kuantum-Dokunuş


Kuantum-Dokunuş ile, özünde taşıdığı güçlü uyumlayıcı enerji yoluyla, kemiklerin kendiliğinden düzene girdiğini, yaraların kısa sürede kapandığını, ağrıların yerini tebessüme bıraktıklarını görebiliriz.

Kemikler üzerinde çalışırken, kemiğin nerede ve nasıl durması gerektiğini bilmek bizim işimiz değildir. Kişinin beden zekâsı bunu çok iyi biliyordur, enerji seviyesi yeterli yüksekliğe ulaştığında kemikleri olması gerektiği yerlere koymayı seçecektir. Enerjiyi çalıştırdığımızda birçok şifa gerçekleşebilir. Hafif bir dokunuş kemiklerin hareket etmesini, hücre seviyesinde birçok değişikliğin oluşmasını sağlayabilir.

Bazen hiç bir şey değişmemiş gibi görünebilir. Bu, şifanın olmadığı anlamına gelmemelidir. Şifa saniyeler içinde de gelebilir, 20-30 dakika içinde de. Bazı hallerde daha fazla zaman alabilir. Bu tamamen hastalığın durumuna bağlıdır.
[Resim: polarity_main.jpg]

Şifa Halinde Neler Olur?


Şifa halindeyken, şifacının enerji alanı ile hastanın enerji alanı rezonansa girip şifacıdan hastaya enerji transferi sağlandığı için hastayı şifacı iyileştirmiş gibi algılanır. Aslında iyileştirici güç hastanın bizzat kendi iç dinamiklerinde yatar. Her şeyden önce şifacılar, derin şuurunda gerçekten de iyileşmeyi isteyenlere yardım edebilir. Eğer bir varlık günlük şuurda iyileşmeyi istediği halde derin şuurunda iyileşmeyi istemiyorsa veya ölme vakti geldiyse şifa eylemi başarısızlıkla sonuçlanır.

Birey derin şuurunda iyileşmeyi istiyorsa şifacının aktardığı enerjiler hastanın fizik ve enerji bedeni arasındaki bütünlüğü yeniden kurar. Enerji alanındaki düşük titreşimli bloklar çözülür. Süptil enerji kanalları veya meridyenlerdeki enerji akışı tekrar doğal ritmine döner. Enerji alanından fizik bedene gelen uyaranlar güçlenir. Gerisi o bedeni yöneten ruh varlığının ve bedenin otonomisine kalır.

Hastanın yaşadığı ıstıraplar, iç gözlemlerinin kazandırdıkları ve şifacının transfer ettiği enerjiler hastanın şuur titreşimlerinin artmasına, enerji alanı frekansının yükselmesine, önceki halden yeni bir hale değişmesine neden olur. Bu değişim sonucu organ ve sistemlere gelen impulslar gerek genetik malzemenin, gerek hormonal sistemin, gerekse sinir sisteminin birbiriyle eşgüdümlü ve yeni bir tempoda çalışmasını başlattığı anda iyileşme gerçekleşir.
[Resim: sifa2.jpg]
Bu nedenle kişisel bir çaba sarfetmeden yalnızca şifacılardan yardım beklemek insanı iyileştirmez. Değişim için, iyileşmek için şuurlu bir çaba sarfedilmeden, eski inanç ve değerler yeni ve kaliteli inanç ve değerlerle değiştirilmeden, içinde bulunulan statiklikten, ataletten kurtulmadan, kendi bireysel varoluş sorumluluğunu üstlenmeden iyileşmek mümkün olmaz. Hal böyle olunca şifacılardan yardım alınsa bile alınan yardımlar geçici olarak rahatlatan, gevşeten hoş anlar olmaktan öteye gitmez. Ruhsal değişimde ve gerçekten de şifa bulmada dışarıdan transfer edilen enerjiler değil iç varlığımızdan gelen enerjiler rol alır. Dışarıdan transfer edilen enerjiler ancak iç varlığımızdaki devinimi tetikleyip hızlandırabilir.


kuantum dokunuşunu detaylarıyla öğrenmek isterseniz.
Kuantum Dokunuş / Şifa Verme Gücü
Richard Gordon kitabını okuyabirsiniz.
[Resim: 975-8817-19-1.jpg]
Kuantum-Dokunuş, şifanın, sağlıklı olmanın önündeki engelleri ortadan kaldıracak devrim niteliğinde bir yönetimdir. Şayet atmakta olan bir yüreğiniz varsa; canlıysanız, yaşıyorsanız, nefes alıp verebiliyorsanız bu yöntemi uygulamak için herhangi bir engeliniz yok demektir. Bu yöntemi, sadece bu kitabı okuyup hemen uygulamaya başlayabilirsiniz. Öyle ki, bu kitapta anlatılanları çocuklar dahi kolayca anlayıp hemen uygulamaya başlayabilir. Ne bir öğretmene, ne herhangi özel bir yeteneğe, ne de size el verilmesine ihtiyaç yok. Ve insanlar bu tekniği uygulamaya başladığınızda mucizeler yaratmakta olduğunuzu söyleyecekler: Onlara inanmak için pek çok nedeniniz olacak. Çünkü yaptıklarınıza kendiniz dahi inanmakta -en azından başlangıçta- zorlanacaksınz. Atomaltı  yani kuantum düzeyinde işleyen bu teknik sayesinde atomların düzeyinde

Şifalı dokunuş nedir?

Kişinin fiziksel ya da duygusal sağlığının , kişiye fiziksel olarak dokunmadan değiştirilmesine şifalı dokunuş denir. Yaygın bir uygulamadır. Ruhsal, tedavi edici dokunuş ve uzaktan iyileştirmeyle ilgilidir.

Hemşireler 1970′li yılllarda, terepâtik, tedavi edici dedikleri bir şifalı dokunuş şeklini, vücudu ve aklı bir bütün olarak göstermek için geliştirdiler. Amerikada birçok hemşirelik okulu terepâtik dokunuşu öğretiyor ve tıbbi tedavilerde hastaları rahatlatmak için kullanıyor.

Şifalı dokunuşta esas olan, yaşamsal enerjinin ya da yaşam gücünün boşlukta özgürce akarak, tüm canlı organizmaları etkilediğine inanılır. Sağlıklı bir kişide bu enerjinin dışarıya ve içeriye dengeli bir şekilde aktığı düşünülür. Şifalı dokunuşu uygulayan kişiler, bir kişinin enerji akışını değiştirmek ve sağlığını geri getirmek için ellerini kullanırlar. Tedavi sırasında fiziksel temasa gerek yoktur. Uygulayan kişi ellerini birkaç cm yukarda tutarak hareket ettirir.

Diğer tamamlayıcı şifalar gibi, şifalı dokunuş da insanların doğuştan sağlıklı olduğu düşüncesi ile başlar. İnsanların yaşam ve düşünce tarzı, doğal enerjilerini alt üst edebilir ve hasta olabilirler. Şifalı dokunuşun amacı şifalı enerjiye odaklanarak doğal sağlığı geri getirmektir.

Şifalı dokunuş neden kullanılıyor?

İnsanlar şifalı dokunuşu birçok hastalığın tedavisine yardımcı olduğu için kullanıyor. Şifalı dokunuş taraftarları, şifalı dokunuşun özellikle yaraları iyileştirmede, enfeksiyonları tedavi etmede, acıyı ve endişeyi hafifletmede etkili olduğuna inanıyorlar.

Şifalı dokunuşun etkileri üzerinde küçük bir araştırma yapıldı ve şifalı dokunuşun, bilimsel teknikleri kullanarak çalışılması zor bir terapi şekli olduğu görüldü. Fakat bazı çalışmalar fayda gösterdi.

Şifalı dokunuş güvenli mi?

Şifalı dokunuşu geleneksel tıbbi tedavilerde güvenle kullanabilirsiniz fakat hayati tehlike taşıyan durumlar ya da kanıtlanmış, bilinen tedavi yöntemlerinin yerine geçmesi için uygun değildir. Tıbbi tedavinize şifalı dokunuşu ya da uzaktan iyileştirmeyi eklemenizde bilinen bir risk yoktur.

Eğer alternatif terapi kullanıyor ya da tıbbi tedavinizi alternatif terapi ile birleştirmek istiyorsanız mutlaka doktorunuz ile görüşün. Tıbbi tedavinizi bırakmak ve sadece alternatif bir terapiye güvenmek sizin için iyi değildir. (kuantumtuchturkey sayfasından)
Hocamız Türkiye’de onlarca öğrenci yetiştirmiştir ve Türkiye’ye bu çalışmayı getiren ilk kişidir. Kendisi de Amerika’da acılı süreçlerden geçerek bu yola rehberlik etmeyi öğrenmiştir.

 Hep iyi niyetli ve engin oldu, az konuşan çok şey anlatabilen oldu, susmayı becerebilen, egosunu aşmışlardan oldu benim için.Gerçek şifacı diye algıladığım üstadların en büyük özelliği çok az konuşmalarıdır zaten. Aile gibi olduk bir süre sonra, birbirimizin hatrını arar sorar olduk, ben akıl danışanı oldum hocamın. Çalışmalara geldi merkezimize ve ben de her seferinde tekrar tekrar eğitimini alan oldum. Bireysel çalışmalar yapardı ama başkalarından önemli bir farkı vardı, ısrarla danışanı merkeze yönlendirmek isterdi hiçbir zaman aç gözlü olmazdı ve hep bizi özgüvene zorlardı siz bu eğitimi aldınız yapabilirsiniz derdi . Genelde insanın fıtratında gözlemlediğim hem eğitim verip hem yetiştirdiği öğrenciye güvenmeme vardır belki de kendinin yaptığı işe güvenmiyordur hocalar. Oysa Duran Hocam hep itici güç oldu bana ve diğer öğrencilerine. Kimsenin hakkında ileri geri konuşmaması ve bir olayda sana ne bana neleri meşhurdu. Biriyle ilgili bir şey sorsam sana ne derdi, peki sen ne düşünüyorsun hocam desem bana ne derdi ve ben bunu onda zevkle seyrederdim. Zor bir erdemdir, başkalarının yaşadığı olaylarda hele de yakınınsa kendini akıl vermeden dışarıda tutabilmek. Çünkü biz toplum olarak her şeyin iyisini ben bilirim mantığı ile ilerleriz hayatta ve akıl vermeye bayılırız, sonra da benim dediğimi yapmadı diye kızmaya bayılırız. Hoca bunların hepsinden mümkün mertebe uzak tutardı kendini. Bilge kişilerde gözlemlediğim en önemli durum az konuşmaları ve olaylarda merkezinde kalabilmeleriydi.
Kendinden çok az bahsederdi hocam, ben de çok ilgilenmezdim açıkçası yaşam duruşu beni fazlasıyla tatmin ederdi..Eşimle iyi dost olmuşlardı. Kafasına göre takılırdı Duran      Hocam, yarın sizdeyim der çıkar gelirdi. Oturur yer içer sohbet ederdik. Gece olup yatma vakti geldiğinde enteresan durumlar ortaya çıkardı. Çünkü sabah kalktığımızda hoca hep oturur vaziyette olurdu ve yatağı hiç açılıp bozulmamış olurdu. Ne zaman yatardı, nasıl uyurdu, uyur muydu?  Hiç çözemedim, hep merak ettim. Sessizce eşime sorardım İsmail bak yine yatak açılmamış derdim.
Bize gelen her danışana bana niye geliyorsunuz Deniz’e gelin güvenmiyorsanız zaten şifalanamazsınız derdi. Bazen yüzlerine tek kelime söyler, tam tespiti yapar danışan allak bullak olur aslında olması gereken cevabı aldığını bilir ama egosuna yediremediği için ya da bu yeni söylenene ve duruma ayak uyduramayacağı için gelmezdi ama ben kişinin alması gerekeni hocadan hep alabildiğini hissederdim.
Gün geldi oğlum doğdu. Oğlumun doğum sonrası sıkıntıları ve spastik kalması riski , beyninin ağır hasarları gerçeği ile yüzleştik. Yangınlar içinde hocamı aradık. Bizi hiç kırmadı İzmir’e taşınmıştı, atladı İzmirler’den geldi  defaten. Her seferinde oğlumun iyileşeceğini bize anlatarak, bir anne babanın yangını dinmese de o tekrar tekrar bize sevgisini vererek . O iyileşecek siz gidin kendi kafanızı değiştirin çocuğunuza güvenin diyerek. Biz de gerçekten bu süreçte kendimizi değiştirmeye ya da öğrendiklerimizi kabul etmeye çok uğraş verdik. Kendi yaptığımız işe sonuna kadar güvenmek ve teslim olmak zorunda kaldık, yaptı işe herkes güvendiğini zanneder ama ders başa geldiğinde uygulamak öyle zordur ki..
Hocanın ruhsal varlıklarla bağlantısı vardı, yukarıdan haberler alırdı. Oğlumla ilgili bağlantılar kurar bize bilgi verirdi. Bu dönemde ona sarılmak , varlığını, gücünü hissetmek bize çok iyi geldi.
Nisan ayıydı, hocam yine aniden Edirne’ye geleceğini söyledi. Günlerden pazardı, iş yerimizde Feride Gürsoy ile aile dizimi yapıyorduk. Çalışmanın ortasında geldi, hocam çalışmaya katılır mısın dedik, her zamanki uyumlu tavrı ile katılırım dedi. Çalışmada dalıp gittiğini, beni role kaldırmayın dediğini hatırlıyorum. Akşam oldu eve geçtik. Evde annem ve oğlum vardı. Babam sebebini bir türlü bilemediğim bir sebepten annem ve bize küsmüş, Edirne’den uzaklaşmıştı. Annem yoğun bir acı matem hissindeydi (hoş tüm yaşamımız babamın dönem dönem içine çekilişleri, kaçışlarıyla geçmişti ama annem her seferinde sonsuza kadar babamın gidip bizi terk ettiği duygusuna kapılırdı ). Annem
o gün için hocama kuru fasülye, turşu,pilav, şekerpare, işkembe çorbası yapmıştı.  Önce yemeklerimizi yedik afiyetle, hep beraber..
Sonra muhabbete geçtik. Önce annemin kederini anladı hocam ve sabırla dinleyerek ona sükunet telkiniyle şifa çalışması yaptı.
 Daha sonra eşime Çocuğunuzla Birlikte Büyümek kitap yazarı Naomi Aldort’un Türkiye’de konferansı olduğunu gidip gidemeyeceğimizi sorduğumda  (bu arada kitabı tavsiye ederim herkese ,kitap kisaca Korkudan değil, sevgiden beslenen bir çocuk yetiştirme kılavuzu

- Çocuklar sevgiyi nasıl hisseder?
- Duygusal patlamalarla nasıl baş edilebilir? 
- Çocuğun ağlaması bir şantaj aracına dönüştüğünde ne yapmalı?
- Yalan söyleme, gizleme ve çocuktaki diğer korku kaynaklı davranışlar nasıl önlenebilir?
- Anne babanın kendi çocukluk travmalarıyla yüzleşmesi çocuğa davranışında neden önemlidir?

Anne babalar, çocuklarının iyi bir şeklide yetişmelerini ve sorumluluk sahibi olmalarını isterler. Ancak bu zaman zaman sıkıntılı, zaman zaman da dramatik bir süreçtir.
Çoğunlukla geleneksel yöntemlerle çocuklarını kontrol altında tutan ve şekillendirmeye çalışan ebeveynler için Naomi Aldort'un bir tavsiyesi var: "Çocuklarınızın doğuştan gelen becerilerine ve bağımsızlık duygularına değer verin, onları destekleyin ve ebeveynliği bir savaş olmaktan çıkarın.", konuları üzerinde duruyor. )
Duran Hoca sinirlendi ve söylenmeye başladı bana, sen ne istiyorsun, neyin peşindesin, ne zaman kendine tamamen güvenip içinden geldiğince şifayı özgür bırakıp işini yapacaksın, eğitim konusundaki açlığın ne zaman doyum bulacak dedi . Çantasından bir kitap çıkardı ve bana uzattı . Kitabın adı “ TANRI TOHUMU “ yazarı Story Waters  kitaba yorum olarak şöyle yazmışlar : Peşinden Gittiğin Işık Kendi Işığın Olsun. 
Kendinin Kurtarıcısı Sensin!
Tanrı Tohumu, sizi kendi içinizde yolculuğa çıkarıyor. Daha önce okuduklarınızla kıyasladığınızla, bu kitabı Richard Bach, Eckhart Tolle ve Gary Zukav'ın beraberce yazdıklarını düşüneceksiniz. 
Tanrı Tohumu, Kendi Gücünüzü nasıl kazanacağınızı, “Sev ve kendini kabul et” mesajının çok ötesinde, sizi varlığınızın derin yolculuğunda kendinize ve dünyaya derinden bakmaya, gücünüzü nasıl kendi ellerinizle başkalarına verdiğinizi görmeye davet ediyor. 
Tanrı Tohumu'nda yer alan her tohumu, kendi içinde bir Bütün olduğu için istediğiniz sıralamayla okuyabilirsiniz. Herhangi bir tohumun sayfasını rasgele açmak, içinizde o anda en ihtiyaç duyduğunuz yanıtı bulmanıza yardımcı olacaktır.
Sadece soruyu sorun ve kitabın herhangi bir sayfasını açın. Düşündüğünüz şeye ışık tutacağına emin olun. Her okuyuşta, farklı açılımlar yaşayacağınızı bilin. Mesajın, her okuyanın algısına göre değiştiğini ve okuduğunuzu tekrar okuduğunuzda yeniden değiştiğini unutmayın.
Kitabı bitirdiğinizde hayata “Evet!” diyorsunuz.
Kitabın her sayfası ayrı muhteşem ince ama sonsuz kez içine girip hatim edilecek bir kitap. Ben ısrar ettim , hocam kitabı alırım ben bana verme dedim. Hocam ısrar etti bu kitabın yarısını okudum, bu kitabı sen tamamlayacaksın diye. En az on kez aynı şeyi tekrarladık. En son sen tamamlayacaksın dedi. Bu kitap tamamlanır mı bilemem, çünkü her okuduğunda ayrı idrakı yaşıyorsun. Yalnız anladığım bir şey var şuanda, hoca o gün başka diyarlara göç edeceğini çok iyi biliyordu. Gerçekten de oğlum için o sıra büyük acılar içindeydim ve evin altındaki spor salonuna yazılmıştım, hergün yürüyüş yapıyordum koşu bandında bazen de bu sürecimde bana yardım eden Remziye Ablamla beraber. Her yürüyüşümde gözyaşları ile Tanrı Tohumunu okudum,içime sindirmeye çalıştım ve oğlumun iyileşmesinin en büyük ilhamlarından oldu o kitap benim için.Her okuduğum cümleye hoopono’pono yaptık Remziye ile. İnancım sıfırdı, o günlerde oğlumun tamamen iyileşe
bileceğine. Yaşama, iyileşmeye bilinçaltı yapan kilidim oldu benim canım hocam, öğrettikler, ve giderken bıraktığı emanet.
Hoca o kitabı bana emanet  ettikten sonra ve çektiği fırçalardan sonra oğluma şifa çalışması yaptı ve altı aya kadar tamamen iyileşme süreci başlayacak dedi. Benim içimdeki inançsız kurt durur mu, hocam iyileşmeyecek olsa anlar mıydın dedim. O da bana bazı çocukların hasta şekilde hayata devam edeceği bana söyleniyor dedi. Sonra eşimle bizim Büyükdöllük köyündeki bağımıza hava almaya gitmeye karar verdiler. Ben nedense hafif rüzgar var diye gitmek istemedim,şimdi iyiki de gitmemişim diyorum. O acıya asla dayanamazdım diye düşünüyorum.Evden çıkarken çantam sana emanet dedi. Bağa varana kadar eşime söylenmiş söyle karına şifa için aranıp durmasın, gücünü eline alsın, iyileşme için oğluna kendi çalışsın, o güç onda var diye ayrıca bir emanet bıraktım ona, iyi baksın emanete demiş.Peki hocam sen merak etme demiş eşim.  Bağa gitmişler eşim bağ kökleri kazmaya başlamış, hoca baba ben azıcık topraklanayım köşede demiş..Eşim beni aradı, ben geyik yaparak balık mı alacaksınız akşam için dedim, ne balığııııııııııııııııııııııııııııı  diye bir çığlık duydum. Hoca kalp krizi geçirdiiiiiiii, uğraşıyorum geri döndüremiyorum bu arada da hepinizin bildiği gibi eşim İsmail bir tıp doktoru. Defalarca kalp masajı yapmış, anında ambulansı çağırmış, köy de Edirne merkeze sadece beş on dakika mesafede. İsmail panikle, ağlamaklı bir sesle sırtımı döndüm iki kazma vurdum toprağa sonra hocaya baktım yerde yatıyordu nasıl meditasyon bu dedim bağırdım ses yoktu dedi…
Deniz çabuk hastaneye gelll..
Donma geldi tüm vücuduma, kilitlendim kaldım, sustummm..
O andan itibaren nasıl fırladığımı bilemiyorum hastaneye. Durdum bahçede hoca nerdesin diye sessiz bir çığlık attım içimden. Ne yaşadım biliyor musunuz, hava akşam alaca karanlığıydı, çığlığıma cevap olarak buradayım beni merak etme sesini duydum içimde ve o anda tam hastanenin kapısı bembeyaz parlak bir ışık oldu, öyle bir ışığı daha önce hiç deneyimlememiştim. O anda ambulans içeriye girdi..Hemen acile aldılar hocayı, ben yaşadığım şaşkın donmuşlukla üzerindeki kazağı açtım, makineler bağlandı kalbine. Hoca bir ara geri döndü bana doğru baktı ve yine gitti, kısacası ne yapıldıysa döndüremedik. Dakikalarca öylece kaldık İsmail’le, bizi tanıştıran Gülnur’u çağırdık sağolsun geldi yanımıza.Bırakamadım orada soğuk odada onu, ayrılamadım yanından, sanki her an ayağa kalkıp hadi gidelim buradan diyecek gibiydi. Eve geldik evimiz hastanenin hemen yanında. Başladık telefondan bir yakınını aramaya. Hocam sır gibi adamdı kimdir, nedir hiç sormadık ki. O bir duayendi bizim için sadece o kadar. Sonra facebook sayfasını açtık bir de ne göreyim son paylaştığı yazı :Bu dünyayı yaşadım gördüm,şimdi artık gitme vaktini andırıyor. Profile koyduğu resim sonsuzluk merdivenlerine tırmanan bir adam resmi. Yine sustum, yine dondum..Bana göre hoca gideceğini gayet açık bir şekilde biliyordu. Facebook’a lütfen Duran Hocanın yakınları bize ulaşsın dedik ve yeğenleri ulaştı. Hemen yola çıkıyoruz dediler. Kimin aklından geçerdi, kitabı , çantayı emanet  edişi ölüme yolculuğu bekleyişiydi.
Memleketi Çorum’dan yakınları,yeğenleri gelmiş pazartesi sabahı hocayı almaya,hiçbirini görmedim yanlarına da gitmedim çünkü asla gidişini kabul etmek,tabutları alışlarını görmek istemedim yakında ölümü 2 yıl olacak ,ben ilk defa kalemi onla ilgili olarak elime alabildim. Çok az kişiye kısaca bu olayı dile getirebildim üzüntüden kilitlendim. Bu arada çantasından sadece KUANTUM DOKUNUŞ notları çıktı, emaneti notlarıymış. Onları öylece saklıyorum hala da ne yapacağımı bilemiyorum. Tüm Türkiye’den cenazesine sevenleri gitti, ben sadece burada fakirlere onun adına yemek dağıtabildim, gidip oralarda toprağa verilişini izlemeye hiç cesaret edemedim.
Şimdi bugün: Canım hocam, oğlum gün be gün senin de büyük katkıların oğlum iyileşme yolunda, annem babamla daha da bir mutlu ve biz hala senin kalbinin sıcaklığını hisseder durumdayız.
İyi ki vardın ve iyi ki hayatımızda oldun, üstadım saygıyla önünde eğiliriz, verdiklerine şükranlarımızı sunarak..
Geçmişin Alevi Dedesi, daha sonraki dönemin din dil ırk ayırt etmeyen sevgi çınarı Duran Türkoğlu’na Noksani Baba’dan bir beyit paylaşarak yazımı sonlandırmak istiyorum.
Sanmayın Erenler Dünden Bu Güne Biz Nice Bin Kerre Bu Hana Geldik Hakk Teala Nura Tecelli Kıldı Ol Nurdan Payımız Aldıkta Geldik
Kandili Kudreti var etti Nurdan On İki Ervahı Yarattı Sırdan Lamekan Şehrini kurdu Nurdan Askı Muhabbeti Cevlana Geldik
Ademe Kavuştuk Cennete Girdik Havva İle Orda Çok Demler Sürdük Binasını Yerin Göğün Biz Kurduk Arzu Kıldık Onu Seyrana Geldik
Hak Buyurdu Buğday, Yemeyin Hey Can Galebe Eyledi nefs İle Şeytan Yedikte Buğdayı Eyledik İsyan Sürüldük Cennetten Cihana Geldik.
Tövbe Kıldık Makbul Oldu Sözümüz Muhammet Cisminde Açtık Gözümüz Adem’den Hatem’e Sürdük Yüzümüz Ol Demde Sureti İnsana Geldik
Muhammet Cisminde Karar Eyledik Hakk Buyurdu Hak Kelamın Söyledik İndik Aşkın Deryasını Boyladık İkrar Verdik Şah-ı Merdana Geldik
Başımıza Vurduk Tacı Çıktık Seyreyledik Arşı Miraçta Biz Gördükol Hakkı Hatemi Aslana Geldik
Fatıma Muhammet Ali Ezelden Kurdular Yolu Hasan Hüseyindir Veli Eşiğine Kurbana Geldik
Zeynelden Bakıra İndik Sadık’a Göz Gönül Kattık Kazım’dan Rıza’ya Yettik Taki Naki Şaha Geldik
Ondört Masum-u Pak Bizim Sırrımız Oniki Mamurdan Gelir Nurumuz Kırkların Ceminde Vardır Yerimiz Uğradık Mektebi İrfana Geldik
Erenlerden Bizde Destur Almışız Noksaniyem Lamekandan Gelmişiz Münkirin Gözüne Perde Olmuşuz Hakikat Sırrını Beyana Geldik
(Noksani Baba)