Güler Pınarbaşı ve ekibinin hazırladığı 3.Göz Dergisi yayına başladı. Ben ve eşim İsmail Uzun ile yaptıkları röportaja "Mucizenin Doğumu " adını vermişler. Biz çok beğendik umarız siz de beğenirsiniz. Röportajı pdf olarak okumak için http://goo.gl/Tx6A2S Online dergiye erişmek için lütfen tıklayın : http://3gozdergisi.com/dergi/5/
21 Kasım 2014 Cuma
2 Eylül 2014 Salı
5 Temmuz 2014 Cumartesi
Sevgili Fatih Keçelioğlu 'nun Çağatay için bakmış olduğu Maya Astrolijisi Bilgileri
-- Muluc
- (telaffuz: muu-luuk)
Anahtar anlam: Adak
Kişilik: Duygusal, hayalperest, psişik ve romantik. Yoğun duygularını başkalarına yansıtarak onları hâkimiyeti altına alabilir.
Çağrışımlar:
Kişilik: Duygusal, hayalperest, psişik ve romantik. Yoğun duygularını başkalarına yansıtarak onları hâkimiyeti altına alabilir.
Çağrışımlar:
· Şükran
· Adak
· Ödemek
· Geri vermek
· Tanrı ile temas
· Dinamik
· Hayal gücü kuvvetli
· Hisseden
· Deniz Feneri
· İlham
· Taahhüt
· Sanatçı
· Uyumlu
· Anlayışlı
· Kendini bilen
Yumuşak doğanız, mütevazılığınız ve duygusal kişiliğiniz ile öne
çıkarsınız. Uysal, duygusal ve çalışkan bir doğanız vardır. Dinamik, zeki ve
mükemmel bir iletişimcisiniz ve bu özellikleriniz sizi liderlik pozisyonlarında
etkili yapar. Kesinlikle ortalama bir kişi değilsiniz. Risk alırsınız. Kuvvetli
bir hayal gücünüz vardır. Sanatçılık, yaratıcılık ve vizyonerlik
kabiliyetleriniz dikkate değerdir. Suyun yolunu bulması gibi kolayca dengenizi
yeniden kazanırsınız.
Mayalar ayinlerinde suyu arınma için kullanırlar. Bu törenler kolektif bir güç, ahenk ve uyum getirmek için yapılır. Siz de Su burcu olarak fedakârlığınız ile bilinirsiniz ve içinde yaşadığınız topluma huzur, arınma ve uyum getirmeyi istersiniz. Bu zor görevi yerine getirmek demek bazen talihsiz veya olumsuz bir kadere mahkûm olmak gibi anlaşılabilir. Çünkü farkında olmadan diğer insanların olumsuzluklarını kendi üstüne alabilirsiniz. Bu yüzden karamsarlık, çeşitli sorunlar ve aksilikler tipik olarak hayatınızda yer edebilir. Sağlık problemleri ile sık sık karşılaşabilirsiniz ve kronik rahatsızlıklardan şikâyetçi olabilirsiniz. Fakat bu sizin için bulunmaz bir fırsattır, bu zorlukların üstesinden gelip inanılmaz başarılı bir hayata imza atabilirsiniz. Karmanız temizlendikçe düzlüğe çıkacaksınız ve hayatınız yoluna girecek. Sahip olduğunuz teslimiyet ve varoluş için duyulan şükran duygusu zor anlarda kurtarıcı rol oynar ve bilge bir şekilde hayatınıza devam edersiniz.
Suyu bilinçaltı olarak düşünürsek derinlerden akan duygusal dip akıntılarına ve henüz çözülmemiş duygusal problemlere sahip olduğunuzu söyleyebiliriz. Bu durum sizin gizli bir gündeminiz varmış gibi algılanabilir ve insanların size daha az güvenmelerine yol açabilir. Hatta bu durumu yüzünüze bir kabahat olarak vurabilirler. Bu yüzden kendi içinizdeki bu bilinçaltı duyguları yüzeye getirmeli ve kendi suyunuzu arındırmalısınız.
Duygusallığınız ve kırılganlığınız yanında son derece sanatsal yeteneklere sahipsiniz. Aynı zamanda hayatın zor kıvrımları boyunca ilerlerken sezgilerinizi kullanmak sizin zihinsel yeteneklerinizin çok iyi bir seviyeye doğru gelişmesini sağlar. Size önemli bir tavsiye: Duygular kontrolsüz şekilde akmaya başladığında bir mola verin ve kendinize gelin. Duygularınızı zekice kullandığınızda ne kadar yüksek bir EQ (duygusal zekâ) sahibi olduğunuzu göreceksiniz. Bunu başkalarını hissetmek ve şifalandırmak için kullanın, onlara duygu sömürüsü yapmak için değil.
Sahip olunanlar için şükran, geri ödeme, bağış ve adak. Bütün bunlar bu burcun öz anlamını karşılar. Hayatın her alanında ve her anında bu eylemleri hatırlamalı ve insanlığın geri kalanına da bir hatırlatmada bulunmalısınız: Sahip olduğumuz her şey aslında ödünç aldıklarımızdır. Yirmi günde bir kendi gününüzde, yani Su gününde bir adakta bulunmanız tavsiye edilir. Siz doğal olarak ruhsal bir rehbersiniz ve dualarınız kabul olur. İnsanlara ışık olabilecek bir potansiyeliniz vardır. Çevrenize yardımcı olmayı seversiniz ve toplum için çalışmalar sıkıntılarınızı çözmenize yardımcı olacaktır.
Temel engel: Kendini kontrol ve sorumluluk konuları.
Çözüm: Devamlılık ve sebat.
Uygun Meslekler: Matematikçi, toplumbilimci, ruhani rehber, araştırmacı
İyi Anlaştığınız Burçlar: Su , Jaguar , Fırtına ve Tohum
Gelişiminize katkıda bulunan burçlar: Su , Kamış, Toprak , Timsah ve Yılan
8 Haziran 2014 Pazar
Toprağın Annesi Fatma'nın Ölümü ve Restauranttaki Acı Anımız
Geçtiğimiz
Pazar günü neşe içinde ailece İstanbul’a rolfing gittik. Bir süredir Almanya’dan gelen Tom ile üç
haftada bir Çağatay’a rolfing alıyoruz. Rolfingin içeriğini yazımın sonunda
sizle paylaşacağım. Brezilya’ya da birlikte gittiğimiz arkadaşımız Filiz ve
oğlu Çınar'la da birlikteydik. Tom Çağatay’daki güzel değişiklikleri bize
gösterdi, sabır istiyor, hepsi olacak ama sabır en zorudur dedi. Sabır benim yıllarca
hiç bilemediğim bir duygudur, sınavımız oldu şimdi ne yaparsın öğreneceğiz.
Rolfing uygulamasını Türkiye’ye getiren Filiz Hanım’da harika bir insan, en
azından biz güzel anlaşıyoruz, gönlü geniş, çocukları çok seviyor. O gün Çınar
ve Çağatay’ı elinden düşürmedi. Onlar iyileşsin diye gözlerinin içine bakıyor.
O gün eşim, ben, kızım, oğlum gitmiştik İstanbul’a . duyduğumuz gelişmelere
sevinip, yemek yeyip evimize dönelim dedik. Edirne’de yaşayıp, her hafta
başka bir çalışma için İstanbul’a ve diğer şehirlere gitmek de bizim için
maliyetli, meşakkatli bir yolculuk, neyse artık hayat tarzımız oldu. 7 gün 24
sat hareket halinde olmak.
Yemek
yiyeceğimiz yere vardık, yıllardır aynı yerde balık yeriz. Yanımızdaki masada yabancı uyruklu, yaşlı bir
aile vardı. Bir köşe masaya oturduk. Çağatay bebek arabasındaydı. Karnımız tüm
gün yolda olmaktan acıkmıştı, gittiğimiz yerin mezeleri de güzeldir, zevkle
yemek yiyeceğimizi sandık. Yandaki ailenin karşı masada arkadaşları vardı. Çağatay hiç görmediğim kadar mutluydu, kendi
kendine sesler çıkarıp, şarkı söylüyordu. Onun keyfi bizi de keyiflendirdi.
Bizim için küçücük hareketler, kocaman mutluluklara dönüşüyor. O arada yan
masadaki beyefendi kalkıp arkadaşlarının yanına gitti, sonra başka masaya geçip
garsonları çağırdı, durmadan söyleniyordu, eşi yanına gitti. Sesini yükseltmeye
başladı. “Niye geliyor özürlüler buraya, evlerinde dursunlar, yemek
yiyemiyoruz, keyfim kaçtı, görmek istemiyorum bunları burada, gitsinler
kardeşim, gidecek başka yer mi kalmamış bu çocukla" diye bağrınıyordu durmadan. Garsonlar da adamı
sakinleştirmeye çalışıyordu, "aman efendim sakin olun" diye O anda bir şok
geçirdim, buz kestim, İsmail bir ara ne diyorsun sen diye adama çıkışacak oldu,
susalım dedim sadece, göz yaşlarım akmaya başladı, öyle bir ağlama geldi ki
durduramıyorum, boğazım düğüm düğüm, yemekler önümüzde. En çok kızımın hareketi
koydu bana. Tabağını bırakıp öyle bir kardeşiyle yanımıza sıçrayışı vardı ki.
Üzülme anneciğim, ben şimdi kardeşimi sustururum deyişi vardı, gözlerime mavi
gözleriyle dolu dolu bakışı. Zaten diğer çocuklardan farklı yaşamı olmak
zorunda olan kızım. Arkadaşları sürekli eğlenirken, o kocaman bir acıya ortak
olmak zorunda kaldı, hep 100 almak zorunda hissetti kendisini, ben hiç böyle
bir şey talep etmesem de bak ben başarılıyım üzülme anne der gibi, arkadaşları
parkta oynarken, o hastane sokaklarında yanımda iştirakçi olmak zorunda ya da
babasında kardeşinin iyileşme haberlerini anne hasretiyle beklemek zorunda
kaldı. Anne benken, küçücük bedeniyle beni teselli etmenin ona kalması çok ağrıma
gitti. Kardeşinin neyini susturacaksın evladım, o sadece şarkı söylüyor.
Mutluluğunu mu susturalım şimdi onun, durduk yere birinin keyfi kaçtı diye. O
anda kime hangi cümleyi sarf edesin. O kadar güçlü görünen ben, onlarca mendil
ıslatarak sadece ağlayabildim. Yan masada iki küçük çocuğu haylazlık yapan
başka bir bey, diğer beyin söylediklerinden etkilenip ayağa kalkıp, bebek
arabasının içine baktı ters ters, bizim oğlumuza izinsiz bakma hakkını nereden
bulduysa, sonra sustu ve yerine oturdu.
21 Mayıs 2014 Çarşamba
20 Mayıs 2014 Salı
Brezilya Casa ‘Da Joao Deus Karşısında Meditasyon
Hiç kimse
kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez. Secde 17
Bugün Brezilya Abadiania’da ki
10.günümüz. Şuanda Joao Deus karşısında meditasyon
odasındayım. Yine aynı gün içinde yüzlerce kişiye bakıyor, herkes bembeyaz
giyinmiş, tek sıra halinde uzun
kuyruklarda şifalanmayı bekliyorlar. Hasta
olanlar , ruhsal aydınlanma yolculuğunda olanlarla dolu bir salondayız. Geniş,
beyaz koltuğunda sırayla herkese bakarken, bence aslında bakmıyor ya da bizim
bildiğimiz yerden değil başka bir boyuttan bakıyor, anında bir şeyler görüyor
veya ruhaniler tarafından söyleniyor, bizim bir şey söylememize gerek yok çünkü
bize baktığında bizde olanı bizden çok görüyor. Bazılarını seçip fiziksel
operasyona alıyor, bazılarını o anda psişik operasyona alıyor, bazılarını toplu
olarak psişik operasyon odalarına alıyor. Bizim grubumuza Gerry adlı
Avusturya’lı bir ruhani rehber eşlik ediyor, bana göre çok güzel bir yüreği
var. İlk gün Brezilya’ya geldiğimizde İsviçre’de yardımını gördüğümüz ve bize
Abediania’da görüşmek üzere diyen ve bizim de o anda aman Allah aşkına ne
Brezilya’sı diye içimizden geçirdiğimiz Sonya’yı aradı gözlerimiz ve geldiğimiz
gibi karşımıza çıktı Sonya. Çarşamba günü buluşuruz dedi bize. Çarşamba günü
saat 2 ‘de onu bulduk ve Çağatay’ın gözleri için teşekkür amaçlı hazırladığımız
Joao’ya ona hediyelerimizi sunduk. Önce
bizi tanımış olduğuna çok sevindik, sonra her zamanki samimiyetiyle Joao’nun
özel odasına beklemediğimiz şekilde götürüşüne. Geniş bomboş bir odada
televizyon koltuğunda , ayaklarını suya koymuş dinlendiriyordu tek başına.
Sükunetle oturduğu koltuğunda sizi İsviçre’den hatırlıyorum dediğinde şok
olduk. Binlerce kişi bakarken nasıl bizi hatırlıyordu. Öyle özlemle baktık ki
ona sanki kırk yıldır tanışıp görüşüyorduk. Allah onu hep korusun, daima
yanında olsun. Odadan çıktığımızda (İsmail, ben , Çağatay) Sonya bizim elimizden tutup koşa koşa operasyon odasına götürdü. Sonra
kendisi de dolu odada toplu dua yapmaya başladı. Joao içeriye girmiş bizim
gözlerimiz kapalıydı. Ne olduğunu göremedik ama bizim gruptan canımız Zeynep
görmüş Çağatay’a elleriyle çalıştı dedi.
Anne baba olmak nasıl bir
duygudur ki 18 saat yolculuk yaparak, çocuğunun tüm ağlayıp bağırmalarını göze
alarak, sırtına yavrunu vurarak bir şifacının tek bir dokunuşu için Brezilya’ya
gelirsin.
Abadiania küçük bir köy, şifaya
gelenlerle dolu, temiz bir hotel odasına 43 kişilik Türkiye grubu olarak
yerleştik. Burada tüm tesisler küçük pansiyon formatında, yemekler Joao’nun
diyetine uygun. Grubumuzun çoğu çocukları için gelmiş, bazılarımızın çocukları
kocaman olmuş tekerlekli sandalyeye mahkum yaşıyor. Anneler ve babalar onca
yılın yıpranmışlığına , durmadan koşturup yorulmuşluğuna rağmen hiç düşünmeden
bir parça daha şifa bulabilmeleri için bu kadar yola gelmişler. Her yeni gün
yeni bir umut ışığı olur diye yıllarca bekleyen güzel ebevynler. Sağlıklı
çocuklarını çöpe atan anneleri düşünürken onların ululuğu tartışılmaz, ne büyük
bir ruhlar.
Tüm grupla aramızda güzel bir bağ
oluştu. Aynı dili konuşan, yaşadığı duyguları birbirine benzeyen duygudaşlar
grubu…
Abadiania’da herkesin söylediği
cümle aynı : “ Er ya da geç şifa bulacaksınız. Az ya da çok mutlaka
yararlanacaksınız.”
Aramızda göremeyen 3 büyük
arkadaşımız var, kahramanlarımız desek daha doğru olur. 1 arkadaşımız araba
renklerini görmeye başladı.Diğer arkadaşımızın gözündeki perde azaldı. Hiç inançsızlarımız da vardı, bu hafta daha
inançlılır. Bazı arkadaşlarımızın eşleri gelememiş, çalışmak zorunda kalmışlar,
kolay değil maddi manevi böyle çocuklarla var olabilmemiz. Kocaman olmuş
engelli çocuklarını, incecik bedenleri ile tüm ağlayıp bağırmalarına rağmen
kucağından saatlerce indirmeyen anneler. Hatta ilk gece neredeyse bir gün yolculuk yapıp kucaklarında farıyan
çocuklarının bağırmalarından cinnet geçirerek pizzacıda en son isyan ettiler,
fakat yılmadan yolculuğa ve seyahate devam ettiler. Casa’da bir tek bizim
ülkemizden bu kadar çok çocuğunu getiren aile gözüküyor. Diğerleri ağırlıklı
olarak kendi için gelmiş.
Diğer gün Joao’ya gidip önünden
oğlumuzla geçtiğimizde akşam rehberimiz Joao’nun haberini bize ulaştırdı. “Çağatay’ı tanıyorum, ağır iyileşecek ama
tamamen iyileşip büyük bir adam olacak”..
Brezilya’da Çağatay’a sadece 1
kez operasyon aldık. Diyetine başladık. Joao’nun dediği kurallara uyarak. Biz
mutluluktan uçuyoruz. Beklediğimiz cevabı duymak bizi çok sevindirdi. Çoğu şeyi
görebildiğine inandığımız Joao cevabını vermişti, şükürler olsun. 2 yıl nasıl
geçtiyse diğer zamanlarda geçecek Allah izin verirse ve bir gün şehir efsanesi
şeklinde ne çektik biz diye gülümseyerek anlatacağız inşallah maziyi ve bu
macerayı. Aylardır bir mesaj ver Allah’ım lütfen sesini duyur bana diye dua
edip, meditasyon yapıyordum. Eğer yeterince iyileşmeyecekse bunu kabul edebilme
gücü ver sevgiyle diyordum. Hayırlı bir ses duyurdu bize hiçbir şey olmasa bu
umudun motivasyonu bile oğluma sevinç enerjisi olarak dönecekti. Ailenin
duygusu bizim çocuklarımızı birebir etkiliyor, çünkü bu çocuklar zihinle değil
kalple hareket kabiliyeti geliştiriyorlar.
Başka bir arkadaşımızın çocuğuna
5 yıl geleceksiniz sonra iyileşecek dedi. Normalde kolay kolay teşhis koymaz,
bir şey söylemesi binde bir görülür. Genelde işlemi yapar ve sadece ne yapmamız
gerektiğini söyleyip susar. Benim için iyi yada kötü durumumuzu az çok bilebilmek
güzel bir duygu. Osho’nun bununla ilgili güzel bir söylemi var. Belirsizlik
insan için acıtıcır. Ölmek üzere olan hastayı belirsiz bırakmanız onun
çıldırtır, öleceğini söylemek bile huşu verir der. Kısacası söyleminden kalbim
genişledi..
Casa Dom İnagua bu şifa
merkezinin adı, öyle güzel bir yer ki, her yer tertemiz ayna gibi, açık alanda
yüksekte bir meditasyon alanı var, inanılmaz doğa harikası yemyeşil tepelik bir
alan, doyamazsınız manzara seyretmeye, sonsuz sakinlikle kuş sesi dinlemeye. O
yeşillik alandan dar bir yoldan geçerek şelaleye ulaşılıyor. Bir sabah erkenden
sanırım sabah 7 idi şelaleye gittik.. İçimize mayolarımızı giyip, dar şelale
yolunda ilerlerken Çağatay babasının kucağında bol bol ağladı. Şelaleye
kadınlar ve erkekler ayrı ayrı giriyor, girmeden önce bol dua ediyorsun.
Şelaleye girdiğinde kendini cennete girmiş gibi hissediyorsun, hiç kimse çıt
çıkarmıyor zaten konuşmak yasak etrafta bir tek bizim oğlanın sesi duyuluyor.
Şelalede 3 köprü var. 1. Köprü geçmiş, 2. Köprü şimdi, 3.köprü gelecek köprüsü,
her köprünün üzerinde çalışma yapıyorsun. Şelalenin altına girip arınıyorsun.
Umuyor ve diliyoruz ki tüm sıkıntılarımız orada kaldı. Zaten bu çalışmanın da
hedefi tam olarak arınmak…
Çağatay 3-4 gündür inanılmaz
gelişme gösterdi, boyun tutuşları gözle görülür şekilde değişti, hareketleri
farklılaştı. Oğlumuzla doğduğundan beri belki de ilk defa annesi ve babası
olarak 24 saat birlikte olduk, bizim için de öyle mutluluk ki, kafamızda tek
düşünce onu eğlendirmek, sırf bunun için bile bu yolculuğa değerdi..
Çağatay’ın haberini okuyup bizden
ayrı olarak başka dünya ülkelerinden gelen bir çok Türk’e rastladık, hepsi de
umutlu. Bir Türk kanser hastası vardı, Çağatay’ı tanımış yanımıza geldi. 2
hafta önce gelmiş, son aşamada kanseri varmış, gözleri açılmıyormuş, 3
günlüğüne gelmiş, gözleri açılıp ayağa kalkınca orada kalmış. Brezilyada ki
Türk Derneği başkanı da Türklere bilgi sunmak için gelmiş..
Gelelim kocam, bir tanem, canım
aşkım İsmail’e. Sanırım ben onsuz olamam, komik bir çiftiz biz her yerde Edi
Büdü şeklinde, bir şeye karar verdiğimde özellikle seyahatle ilgili önce ben
gitmiyorum diyor sonra da hemen atlıyor, beyazlarla pek te yakışıklı duruyor,
bana inanılmaz yardımcı oluyor, takım çalışması çıkarıyoruz, ben dua meditasyon
yapıyorum , o oğlana bakıyor, o çalışma yapıyor ben oğlana bakıyorum. Önce benden birbirimize akan sevgi enerjisi
sıcak Brezilya’da, sonra bizden Çağatay’a aktarımımız. Hayatımın en keyifli, en
dinlendirici günlerini geçiriyorum, yapılacak bir şeyin olmaması da çok hoş,
onca hengameli aydan sonra..İçimde tek eksik kalan parça kızım Elif Naz uzun
bir yolculuğa okuldan izin alıp katılamadı, kardeşinin durumu bu ayrılıklara
dayanmak zorunda bıraktı onu. Yavrum buradan sana ne getirmemizi istersin
diyorum anne kardeşim artık iyileşsin, bu bana yeter diyor, içim ağlıyor o
konuşunca, aradığımda merakla anne orada saat kaç diyor bana, burada saatin 6
saat geri olması ilginç geldi ona, yüreğimden kocaman sevgiyle uzaktaki kızıma
sarılıyorum biraz da yeterince ilgilenememenin suçluluğunu duyarak..
İlk hafta Avusturyalı rehberimiz
ile çalıştık, tüm işlemlerimizi güzelce halletti. İkinci hafta evine dönmesi
gerekti. Bizi orada bir çiftliği olan Türk kızı Zeynep ile tanıştırdı. Zeynep 7
dönümlük çiftliğinde eşi ve 2 çocuğu ile yaşıyor. 2. Haftamızda bize Casa için
yardım ediyor. İsmail ve bana bu hafta ne yapmak istersiniz dedi Casa’da ,
bizde oğlumuza çalıştık yeter gibi bir cümle sarf ettik. Bu kadar yolu sırf
bunun için mi geldiniz dedi. Kendinize çalışın. Ne kadar da doğru söyledi. Biz
iyi olmazsak oğlan ne kadar iyi olabilir. Ayrıca işiniz için Joao’dan yardım
talep edin dedi, ruhani rehber yardımı gönderiyor işinize uygun görürse dedi. Akşam İsmail’le karar verdik sabah o gidecek
Joao’ya hastalarına,işine yardım isteyecek öğleden sonra ben gideceğim. İsmail
heyecanla hazırlandı , ben meraklı ve heyecanlıydım. Kocamın doktorluğuna hep
hayran kaldım, sırf çocuklara olan sevgisinden onu iki kat sevdim, hep daha
iyiyi öğrenmeye olan merakına hayran kalmıştım, inşallah buradan da istediği
sonucu alırdı. Öğlene doğru döndü ve Joao’nun hazır değilsin cevabını aldığını
söyledi. Ben üzüldüm ona vermediyse bana hiç vermez dedim. Öğleden sonra Zeynebin
ardına taklaştım heyecan ve merakla. Joao’ya danışanlarıma şifa için yardım
isteğimi bildirdim, cevabı peki kzım sana ruhani rehberlik veriyorum, her şey
güzel olacak, buradaki kitapları Türkçe’ye çevir oldu, şoka girmiş donmuştummm,
dondummm kime bana mı, bir süre kendime gelemedim, öyle bir derin değersizlik
ve hak etmeme varmış ki içimde, ben bunu hak edecek ne yaptım dedim…..
Sonra Zeynep’le vitamin bara
gidip bunu kutladık,Zeyneb’e çok teşekkür ederim, insanlığın şifasına destek
duygusundan dolayı, harika bir vitamin içeceği hazırlayan cafe var herkese
tavsiye ederim. Casada’da tropik meyveler var çok ucuza satılan, bir de
Casa’nın her yerinde taş mağazaları, tabi Joao’nun mağazası da çok güzel, Joao
boş zamanlarında orada oturuyor, herkesle samimi bir şekilde muhabbet ediyor,
taka jipiyle ortalıkta sade bir şekilde geziniyor. Brezilya insanı sıcak,
samimi,içten..
Akşam tüm arkadaşlarımızla
toplanıp Yasin okuduk, başlarımızı örttük, kendi, dinimizde Allah’a seslendik.
Hoteldekiler meraklı gözlerle bizi izledi. İlahiler okuduk. Buradaki
dostlarımız bambaşka güzellikte. Hepsi birbirine yardım ediyor. Tekerlekli sandalyelerini taşıyorlar, görmeyenlerin
elinden tutuyorlar.Hastalık öyle zor bir süreç ve sınav ki. Uzun yıllardır
engel yaşayan arkadaşlarımı izliyorum burada, hepsi de hayata daha olumlu
bakıyorlar, basit dertleri dert etmeyerek yaşamda ilerleme çabası
gösteriyorlar.Kesinlikle daha inançlı ve daha itikatliler..Yıllardır
yürüyemeyen ablamız var, kızı ve kız kardeşi getirmiş onu, rüyalarında Joao’yu
ve şifayı görüp gelmiş, eşini sevgiyle kucaklayan eşi görmese de kendi
gözleriyle eşine göz olan dünya tatlısı, yardım sever arkadaşımız var, ta
Almanyalardan gelip bize durmadan çeviri yapan,gözleri görmese bile Çağatay’ıma
fizyoterapi yapan güzel yüreklimiz var, çeşit çeşit , renk rengiz, oğuları
yürüsün diye anneleri beyin felci geçirdiği halde yüreğinin yarısı Türkiye’de
kalarak gelenimiz var, var oğlu varız..
Bu arada küçük afacanım ünlü
olmuş. Onun burada olduğunu duyan Türkler oğlumuzu görmeye hotele ziyarete
geliyorlar, hepsine çok teşekkür ederiz. Hotelde toplandığımız küçücük bahçemiz
var.
Akşamları hotelin önünde
çocuklarımızı uyutup toplanıyoruz geç saatlere kadar çekirdek çıtlayıp
dertleşiyoruz. Bazen hotel kapıları kapanıyor, görevliler uyuyor sokakta
kalıyoruz ama bundan da çok zevk alıyoruz. Türk kahvesi makinalarımız var kahve
yapıp sigara tellediğimiz oluyor umuda yolculuğumuzda.. Hava sıcak hotel
Casa’ya 15 dk mesafede, sıcakta bıngıldağımızı korumak için şapkalar takarak
ilerliyoruz, gruplar halinde. Arkadaşlar bir ara sokakta çok hoş kafe tespit
etmişler oraya takılıyoruz. Tek büyük markete, kafile halinde gidip kahve alıyoruz sevdiklerimize. Burada
alınacak hediyelik eşya sadece kahve ve doğal taşlar, başka da bir şey yok
zaten..
Benim rehberliğimi kutlamak için
kocam dışarıda yemeğe götürdü,bir gece, pizza yedik , berbat bir lezzetti.
Kahrolsun bu yemek sevdama. Hiçbir yerde yakamı
bırakmıyor.Dönüşte herkes koşa koşa yanımıza geldi neredesiniz diye .
Niye , ne oldu ki ? Joao ziyarete gelmiş hotele herkes sarılmış, resim
çektirmiş, bir biz yokmuşuz, üzüldük ama yapacak bir şey yok. Oradayken
onu 1 sn daha fazla görebilme
çabasındayız daima. Gündüzleri canlı canlı ameliyatlar yapıyor ve biz de hayretlerle
seyrediyoruz..
Antepli arkadaşımız erkek ve
gencecik kanser olmuş, eşi ölmüş, oğlu da engelli. Kendi için değil de oğlu
için o kadar yolu baba oğul gelmişler. Oğlu Çağatay’ı bebek arabasında
gezdirmeye bayılıyor. Biz de ona oğlanı verip eğlencelerini karşıdan
seyrediyoruz..
Otelde her gün aynı tip yemek
var. Et, tavuk, salata, pilav, barbunya, bazen iyice sıkılıyoruz ama lezzetsiz
yenilmez değiller. Bazen artık gıdaklamaktan korkuyoruz. Odalarımız küçücük
hiçbir elektronik alet yok.
Meditasyon odasında elimde Yasin
, dua kitapları, hoopono’pono larımla üstte dönen vantilatörün serinliği yüzüme
vururken oğlumun iyileştiğini hayal ediyorum. Sevdiklerime ve danışanlarıma
dilimin döndüğünce yardım talep ediyorum, dünyanın iyiliğine hizmet etmelerini
istiyorum. Tek bir çıt çıkarmak yasak. Hemen görevliler gelip uyarıyor.
İnsanlar sabah 8’den akşam 6 ‘ya kadar dua edip ve meditasyon halinde
kalıyorlar. Hiçbir şey olmayacak olsa bile kendine içine yolculuk etmeye bu
kadar zaman ayırmak hayırlı bir şey..
Arada Casa’da ki marketten su
alıyoruz , sulara şifa çalışılmış ve bol bol su içiyoruz..
Oğlumun belki de kendini feda
ederek bizlere gösterdiği derinleşme ve
şifa yollarına şükranlarımı sunarım, onun annesi olarak beni uygun gördüğün
için sana minnetarım (ara ara ağır gelerek bu duruma itiraz etsem de sen
ağzımdakine inanma ) . Rabbim senin mütevazi hizmetkarlarınızız , bize
gösterdiklerin ve verdiklerin için sevgimizi sonuna kadar dünyaya açmaya
niyetliyiz.
Umut imanın ışığıdır, bizden
umudu eksik etme.
Neyse sözde meditasyondayım
zihnimden neler geçti ve neleri kaleme aldım yine, birgün sadece anda
kalabilmeyi deneyimleyebilecek miyim acaba..
Allah inananların dostudur.
Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Bakara 257
Casa’dan sevgiler..
28 Nisan 2014 Pazartesi
Hastane Sürecimiz, Fizyoterapi ve Dr. Gülşah Yaşa Öztürk
Ey
affetmeyi seven Rabbim! Sil göz yaşlarımı. Sen teselli et beni, serinlik sun şu
bağrıma. Vardır bunda da bir hayır. Hayırlı kederlerimi sen sevdir bana! Tıpkı
geceye saçılan yıldızlar gibi, ömrüme ışık olsun sıkıntı anlarımda ettiğim
dualar. Cahilim çok cahilim. Sen yolum ol! Sen sonum ol!
Mevlana
Bazı
acılar vardır insanları büyütür, güzelleştirir, geliştirir, genişletir, yaşama
büyük hizmetler veren haline getirir. Büyük düşünürlerin hemen hepsi acının
tekamül ettirici gücünü bilirler, acının büyütücülüğünden dem vururlar. Dr.
Gülşah Yaşa Öztürk’ün acısı travması neydi bilemiyorum ama benim fikrimce
yaşadığı derin bir acı hayata güzel ve derin şifalar sunmasına, sunmak için
durmadan yol almasına yetmişti. Dr. Gülşah ile 2 yıl önce tanıştık. Heyecanlı,
yerinde duramayan yada içinde onu durdurmayan bir mekanizması olan bir kadın
gördüm. Onla tanıştığımızda oğlum daha küçücüktü ama içim çok acıyordu,
yüreğimi vidalarla sıkmışlardı bir taraftan da oğlumun durumunu, olabilecek
bundan sonraki yaşam senaryolarımızı, döngülerimizi anlamaya çalışıyordum. Benim
2 yıl önce ona baktığım taraf ablasının doğum sıkıntısı yaşaması, sonraki
dönemlerde üzüntü duymaları ve bunun Gülşah’a sirayet ediş kısmıydı. Algıda
seçicilik kısmı vardır ya hamile olduğunda etraftaki tüm hamileleri
gözlemlersin, ne çok hamile var bu yıl dersin benimki de buydu sanırım. Bize
benzer kim var kim yok taramak ve gelişmelerini takip etmek. Oysa bilmeliyiz ki
her durum, her kişi ve her hikaye sadece kendine özeldir ve kendine özel
süreçler içerir.
Sanmasınlar
yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.
Mevlana
Mevlana’nın bu
sözlerini Dr. Gülşah’a hep yakıştırmışımdır.
Onunla
tanıştığımızda oğlum için konuşmuştuk, oğlumu muayene etmişti şimdilik bize
ihtiyaç yok demişti. Oğlum rahatsızlığını öğrendiğimizden bu yana fizyoterapist
Özkan Abisiyle çalıştı, bizim can kardeşimiz, evladı olmadığı halde kendi oğlu
gibi yavrumuzla çalışan, Çağatay ne kadar ağlasa da azimle devam eden
Özkan’ımız elinden gelen her şeyi yaptı. Sonra görev icabı Lüleburgaz’a tayin
oldu. Bu arada Gülşah’ın Uzunköprü Devlet Hastanesinde yaptıklarını, azimle
canını dişine takarak yetiştirdiği ekibiyle yürüttüğü spastite çocukları
televizyonlardan takip ettik. Ukrayna’da bulunan merkezi, merkezde 15 gün yürüyemeyen, hareket edemeyen çocukları
kampa alışlarını duyduk, çocukların böyle düzenli çalışmalar sonunda ne kadar
değiştiğini gözlemledik.
Gün
geldi yeniden Dr. Gülşah’ı aradım ve oğlumuzu hastaneye yatırmak istediğimizi
söyledim. Gülşah çok sıra olduğunu, bir ara Çağatay’ımızı da alacağını söyledi.
Günlerce sıra bekledik. Sonunda Dr. Gülşah aradı ve Uzunköprü Devlet
Hastanesine yatmak üzere hazırlandık. Bizim sürekli yatış yapıp aylarca 24 saat
düzenli olarak oğlumuzun başında kalmamız mümkün değil, çalışmak zorundayız.
Bizim durumumuzdaki bir çok ailenin bu handikapı yaşadığını düşünüyorum. Başka
çocuklar durmadan oyuncak isterken ve aileler buna mızıldanırken, öf yeter ne
çok isteğin var derken, senin oğlunun gözünün içine bakıp bir yudum su istemesi
hayali için bile neler vermen gerekiyor.. Bir taraftan evladını hiç kimseye
teslim etmeme isteği bir taraftan da diğer insanlardan daha çok çalışıp yavruna
bir gelecek bırakma isteği, daha fazla yöntem uygulamak daha çok yol almak için
daha fazla çalışman gerektiği duygusu.
Anneciğim ve babacığım biz onunla beraber yatış yaparız, yanında sürekli
olarak kalırız dediler. Annemin anneannemden geçen ırsi gibi gözüken diz
rahatsızlığı var. Zor yürüyor hatta bazen ayağını sürüklüyor. Diz
rahatsızlıklarının anlamı bazen inatçı egolar,korku,teslim olamamak olarak
tanımlanır, bazen de artık yürümek istememek. Anneciğim öyle çok koşturdu ki
anneannem de öyle, bana da sirayet eden bir koşturma halindeyiz. Oğlumun
durumuyla koşturma ve çalışma halinin katlanması oldu. Sağlığımız olsun. Yaşam
inşallah bundan sonra sakin,huzurlu, güven dolu aksın bize ve gelecek
nesillerimize. Neyse annemin dizlerine , babamın beline de fizik tedavi
yaptırmaya karar verdik. Üçü birden
şimdi hastanede yatacaktı ve bizden 45 dk. uzakta başka bir ilçede olacaklardı.
O gece hiç uyumadım bu uzun bir maraton gibi geldi bana, eşimle ikimizin
arasında bir tırtıl gibi bedenimize sarılarak yatan oğlumuz bizden uzak
kalacaktı şimdi. Sabah hastaneye gittik beraber. Dr. Gülşah öyle güzel
yaptırmış ki servisi, özel güzel odalar, her yer tertemiz, çalışanlar güler
yüzlü ve ilgili, çocuklara oyun odası, duvarlarda şık resimler vardı. Bunları
yardım alarak yaptırmayı başarmıştı. Edirne Valisi Hasan Duruer de yöntemlere
saygı duymuş, anlamak istemiş ve bu alanın kurulmasına, güzelleşmesine destek
vermişti. Dr. Gülşah oğlumuzu tekrar muayene etti. Bize oğlumun ve anne babamın
kalacağı bir oda verdiler. Eşyalarını yerleştirdik. Kalbimi hüzün kapladı,
yenide bir hastane sendromu, sanki oğlumun yüzüne bakmaya utanıyordum, onu
bırakmanın acısı her yerimi kapladı. Ağlasam ağlayamıyorum, bazen öyle anlarım
oluyor ki artık yeter oğlumla sarmaş dolaş olup gülmek eğlenmek istiyorum
diyorum, bazen bu bizim sınavımız bu yolu dünyaya gelmeden önce bir şeyler
öğrenmek için biz seçtik diyorum, insan denen canlının beyninden ne duygular
geçiyor. Serviste bizim gibi olan veya bedensel engelli olan her yaş grubundan
insanlar ve aileleri vardı, anneanneleriyle gelmek zorunda olan çocuklar vardı.
Uzak illerden bile aylarca Dr. Gülşah için sıra bekleyip gelenler vardı. Dr.
Gülşah Hanım hepsiyle bir aile yakınlığı ile ilgileniyordu, iyi olmaları için
elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordu. Fizyoterapist Murat Bey çok
başarılıydı kendisini diğer metodları da alarak çok güzel yetiştirmişti, gelen
çocuklara refleksoloji ve diğer yöntemleri de uyguluyorlardı.
Dr.
Gülşah Hanım hayalleri olan, idealleri olan, fizik tedaviyi ileri taşıyıp
insanlarda gelişim sağlamak için her şeyi yapan biriydi. Bazı hastaları yatalak
halden yürür duruma geçirip, basında yer almıştı. Azmi gözlerinden okunuyordu
artık ona devlet hastanesinde yeterince hayallerini gerçekleştiremediği için
bir özel hastane çağrısı gelmiş ve o da bunu kabul etmişti. Oğlumuza babasının
düzenli olarak uyguladığı ozon terapiyi de Dr. Gülşah bize önermişti. Hala
haftada bir gün mutlaka ozan terapi uyguluyoruz. Oğlumuz 6 aylık idi
başladığımızda. Peki ozon Tedavisi nedir ?
Ozon
tedavisi nedir?
Ozon
tedavisine geçmeden önce ozon nedir ona bir bakalım? Ozon; Atmosferin üst
tabakalarında bulunan, üç oksijen atomundan oluşan, canlı varlıkları güneşin
öldürücü morötesi(UV) ışınlarından koruyan bir kimyasal bileşiktir diye
tanımlayabiliriz. Ozon tedavisiyse; Aktif oksijen molekülü olan ozon gazı
kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere "ozon tedavisi"
denilmektedir. Ozon tedavisi bir çok patolojik durumu iyileştirmede
yardımcıdır. Ozon terapi, doku ve hücrelere ihtiyacı olan oksijeni en etkili
şekilde sağlayaması hedeflenen tedavidir. Medikal ozon daima saf ozon ve saf
oksijenin karışımı şeklinde kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak ozon
konsantrasyonu 1 ve 100 µg/ml (0.05 – 5 %O3) arasında değişir. Ozon terapist,
ozon terapi konusunda eğitimli bir doktor, hastanın durumu ve tıbbi endikasyona
göre hastanın alacağı komple dozu belirler. Ozon günümüzde içme sularının,
yüzme havuzlarının, atık suların mikroplarının öldürülmesinde kullanıldığı gibi
gıda sanayinde de koku giderici ve mikrop öldürücü(Bakteri,virüs ve mantarları)
özelliklerinden yararlanılmaktadır. Yüksek oksidasyon aktivitesiyle organik ve
inorganik moleküllerle reaksiyona girer, onları oksitler, mikropları öldürür
Tıbbi
ozon nedir?
%5
ozon ve %95 oksijen karışımından oluşan tedavi amaçlı kullanılan bir
bileşimdir. Ozon gazı medikal ozon jeneratörlerinde saf oksijenden üretilir.
Ozon
tedavisi hangi hastalara uygulanabilir?
Ozon
tedavisi birçok patolojik durumu iyileştirir veya tamamen düzeltir. Bu olumlu
sonuçlar bir seri tıbbi araştırma ve tıbbi yayın ile kanıtlanmış olmakla
birlikte kural olarak hastalıkların tedavisinde ozon diğer tedavilere ek olarak
uygulanır ve tamamlayıcı tedavi grubuna girer.
Ozon
tedavisi hangi hastalıklara iyi gelmektedir?
1- Dolaşım
bozuklukları.
2- Anti-aging ( geriye
yaşlanma ) ve yeniden canlanma.
3- Yaşlı kişilerde
önlem ve tedavi.
4- Göz hastalıklarında.
5- kanser ve kanserde.
6- Cilt mantarları ve
enfekte cilt lezyonları.
7- Enfekte yaralar.
8- Bağırsak
Hastalıkları: proktitis ve kolit.
9- Virüslerden
kaynaklanan hastalıklarda.
10- Karaciğer
enflamasyonu hastalıklarında.
11- Enflamasyonlu ve
dejeneratif eklem hastalıklarında.
12- Artritik ve
Romatizmal Durumlarda ozon tedavisi uygulanabilmektedir.
Ozon
ve medikal ozon'un özellikleri nelerdir?
1- Ozon gazı en çok
atmosferde bulunur.
2- Ozon oksijenin üç
atomlu kararsız formudur.
3- Ozon keskin kokulu
bir gazdır.
4- Dezenfektan özelliği
sayesinde, bakteri ve mantarları yok edebilir.
5- Medikal ozonun
bakteri öldürücü özelliği bulunması.
6- Medikal ozonun
mantar öldürücü özelliği bulunması.
7- Medikal ozonun virüs
çoğalmasını önleyici özelliği bulunması.
8- Medikal ozonun Kan
dolaşımını arttırma özelliğinin bulunması.
9- Medikal ozonun
vücudun direncini artırıcı özelliğini bulunması.
Ozon
tedavisiyle vücudumuzda hangi değişiklikler oluşur?
1- Hücre ve dokulara
giden kan dolaşımını artırır.
2- Damarları yeniler,
tansiyon düzenlenmesini sağlar.
3- Eklem ağrılarını ve
kas rahatsızlıklarını iyileştirir.
4- Beyin
fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirir. Depresyon ve sıkıntıyı ferahlatıcı
etkisi vardır. stres hormonu olarak bilinen Adrenalini okside ederek genel bir
sakinlik sağlar. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
5- Bağışıklık sistemini
güçlendirir. enfeksiyon hastalıklarına direnci artırır.
6- Deri kan dolaşımını
artırarak cilt yenilenmesini, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşmasını sağlar. Daha
temiz, daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilde kavuşturur.
7- Kan ve lenf
sistemini temizler.
8- hormon ve enzim
üretimini normale döndürür.
9- Kaslarda biriken
toksini gidererek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini artırır.
10- Derinin üçüncü bir
böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışması sağlanır.
Ozon
tedavisinin uygulanma biçimleri nelerdir?
Ozon terapi, bir
oksijen tüpü ve buna bağlı ozon cihazı vasıtasıyla uygulanır.
1-
Torbalama: Bu yöntemde hastadan kan alımı olmadığından tedavi
esnasında hasta acı ve ağrı duymaz. El ve ayaklar özel bir torba içine
sokularak nemlendirilir ve cildin ozonu emmesi sağlanır.
2-
Adeleden kan verme: Damardan 5-10 ml kan alınır, ozon gazı
ile karıştırılır ve kalçadan veya koldan iğne yapılarak tekrar vücuda verilir.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
3-
Damardan kan verme: Damardan 50-100 ml kan alınarak özel
şişelerde ozon ile karıştırılır, tekrar damardan yavaşça geri verilir.
4-
Makattan ozon gazı vermek: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı
gibi iltihabi barsak hastalıkları adı verilen bir hastalık grubunda
uygulanmaktadır. Hasta kendi kendine uygular, tek kullanımlık tüp ve torbalar
kullanıldığı için hijyeniktir.
5-
Eklem içine ozon gazı vermek: Ağrılı iltihabi eklem
romatizması olan artrit ve tekrarlayan artroz gibi hastalıklarda uzman
doktorlar tarafından çok yavaş olarak eklem içine ozon gazı verilir.
Kaynak:
http://ozontedavisi.nedir.com/#ixzz2zv0GtGkD
Hastane
sürecimiz başladı,oğlumuzu hastanede bırakıp evimize döndük İsmail’le bir
parçamızı hastanede bırakarak. Her gün düzenli çalışma yapıldı oğlumuza.
Hastane çalışanları yoğunluklu olarak Fizyoterapist Murat Bey her gün bir saat
çalıştılar. Anneme ve babama hırs geldi günde en az üç saatte onlar
çalıştırıyordu oğlumu. Oğlum hastanenin en küçük hastasıydı. Kısa sürede oranın
maskotu oldu, herkesle eğlenmeye başladı. Bize hastane sürecinin sosyalleşme
olarak ta yararı oldu. Bir sürü insanla geçiriyordu oğlumuz günlerini.
Akşamları yanına gidiyorduk. Bizimkiler pazartesi hastaneye girip, Cuma günü
izinli çıkıyorlardı ve hafta sonu birlikte oluyorduk. Her gün biraz daha
güçlendi bedeni. Dr. Gülşah nöral terapi de yapıyordu yakınlarına, kendi
imkanlarıyla ama çocuklara yapmıyordu. İstanbul’da bu konuda başarılı olan
Dr.Emel Gökmen’in dilinden nöral terapi nedir ?
Nöral
terapi ya da nöral tedavi tanımlaması iyileşme için bedenin net-work ağına yani
otonom sinir sistemine düzenleyici ve uyarıcı etki edilmesi anlamında
kullanılmaktadır. Otonom sinir sistemi kablo gibi sinirlerden oluşmaz. Bedenin
her yerinde her hücreye ulaşan bio-elektriksel network ağıdır. O nedenle
derideki bir hücreye uyarım yaptığınızda tüm otonom sinir sistemini
etkileyebilirsiniz.
Hastalıklarımızın
ve geçmeyen ağrılarımızın temelinde yaşam boyunca otonom sinir sisteminde
oluşan bio-elektriksel hasarlar yer almaktadır. Bu hasarlara yaşamımız boyunca
geçirdiğimiz mikrobik hastalıklar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel ve psikolojik
travmalar neden olabilmektedir.
Bademciklerimiz
iltihaplandığında, dişimiz çürüdüğünde, diş tedavisi olduğumuzda ya da sezaryen
gibi bir ameliyat sonrası o bölgedeki iletişim ağı etkilenir. Yaşam boyu kalıcı
olabilen hasarlar bırakabilir. Bu hasarlar sonradan gelişen hastalıklarımızın
temelini oluşturmaktadır. Hasarlı bölge cildine yapılan nöral terapi ile
iletişimdeki bozukluk düzeltilmektedir.
İlaçlarla
sağlanamayan nöral terapi etkisiyle hastalığı kaynağından tedavi etmek
mümkündür. Nöral terapi bir enjeksiyon tedavisi olarak algılanabilir ama amaç
iğneyle ilaç zerk etmek değildir. Aslında en önemli tedavi edici özelliği
hekime bozucu alan yaklaşımını kazandırmasıdır. Böylece hekim hastalığın
kaynağını bulmak konusunda ciddi yol gösteren bir perspektif kazanır.
Biz
Dr. Gülşah’a bu konuda çok ısrarlı davrandık, oğlumuza nöral terapi
uygulamasını istedik. Dr. Gülşah kabul etmese de biz ısrara devam ettik.
Oğlumuza hafta sonunda nöral terapi uyguladık iki doktor nezdinde ve bu çalışma
sonunda gözleri daha netleşmeye başladı. Dr. Gülşah Hanım’ın hastaneden ayrılma
süreci gelmişti. Hastanedeki çalışanlar ve hastalar üzgündü ama her kuşun uçma
zamanı vardır, bir gün gelir uçar bulunduğu yerden. Uçmak ta zorundadır büyüyüp
gelişebilmek için. Hep aynı bulunduğu yerde kalan insanların sabitliklerinden
esneyemediklerini yeterince gelişip geliştiremediklerini gördüm hep. Kim hareketi
ve riski sabitliğe tercih ederse iyi ve başarılı sonuçlar çıkıyor bu dünyaya
kazanımlar artıyor. Bu yürek Dr. Gülşah’ta vardı, riskli olanı büyümek,yaşama
değişik hizmetler sunmak adına garanti olana tercih etmişti.
Dr.
Gülşah oğluma çak diyordu, oğlumda kolunu kaldırmayı ve ona doğru uzatıp
vurmayı öğrenmişti. Biz buna bile çok sevindik. Oğlumun odaklanması arttı. Hiç
yapamadığı hareketleri yapmaya başladı, gövdesi güçlendi. Bacakları güçlendi,
ön taraftan ellerimizle tuttuğumuzda bize doğru adım atmaya başladı. Her gün
makinaya bağlandı. Makine kaslarını güçlendirmek için sırtına bağlandığında bas
bas bağırıyordu oğlum. Yan odadaki
İstanbul’dan torunu için gelen anneanneyle annem arkadaş olmuştu adeta yarış
halinde torunlarını çalıştırıyorlardı. Oğlumun açılmayan elleri açıldı. Artık
eskisi gibi sıkmamaya başlamıştı. Fizyoterapist Murat canla başla çalışırken,
oğlumda onu çok sevmiş ve verdiği komutları dinleyerek uygular olmuştu. Yine de
her hastaneye gidişimizde oğlumu ve annemi babamı bir odada yatıp kalkarken,
hasta psikolojisinde görmek beni hep burktu. Her ne kadar iyi olsalar da, dört
günde kavuşuyor olsak ta. Babam odayı resim ve müzik atölyesine döndürmüştü.
Gitar çalıyordu torununa, babamdan hiç görmediğim tüm maharetleri Çağatay
görmüştü, belki de kendisi bile bilmiyordu bu kadarının onda olduğunu. Bazen
geceleri eve döndüklerinde sıçrayarak uyanıyormuş Çağatay nerede diyormuş,
sonrada Allah yavrum iyileşmeden canımı almasın diyormuş. Bir hastalık tüm aile
eşrafını derinden etkiliyor. Pazartesileri
oğlum gidecek olduğu için huysuzluk yapıyordu. Cuma dönerken gülücükler
saçıyormuş hemşirelere.
Dr.
Gülşah istifasını vermişti fakat hastalarını bırakmıyordu, herkesin teker teker
hatrını sorup tedavilerine devam ediyordu. Oğlumuzun bedeni hiç olmadığı kadar
güç kazandı. Biz de hala orada öğrendiğimiz tüm egzersizlere düzenli olarak
devam ediyoruz. Daha önceden yanlış bir şey yapıyormuşuz, fizik tedavici
çalıştı diye sanki bizim hareketleri bu kadar yapmamıza gerek yok sanıyormuşuz,
şimdi bizim daha fazlasını dahi durmadan yapmamız gerektiğini öğrendik.
Fizyoterapist
Murat Bey haftada iki gün düzenli refleksoloji uyguladı. Yıllarca küçük büyük
bir çok kişiye refleksoloji uyguladım, oğlum gibi doğum sıkıntısı yaşayan
çocuklara da uyguladım, bir gün bizim için bu kadar önemli olacağını
bilemiyordum. Şimdi düzenli olarak oğluma uyguluyorum, Murat’ta bir süreliğine
bu görevi devraldı.Peki refleksoloji nedir ?
Refleksoloji
çoğunlukla ayak olmak üzere el ve kulaklara masaj ve baskı uygulanarak yapılan
bir alternatif tedavi metodu. Belirli bölgelere yapılarak vücudun çeşitli
organlarını iyileştirmeye yönelik olarak uygulanır. Ayaklara uygulanan özel
masaj hareketleri ile bedenin belli alanlarında toplanan enerjiyi dağıtarak
vücudun kendi kendini tedavi etme yeteneğini harekete geçirme yöntemi olarak
tanımlanabilir.
Refleksoloji
denge kuvveti sağlayan bir iyileştirme tedavisidir. Refleksoloji tanısında
refleksoloji uzmanı, kişinin ayak tabanındaki beden haritasının okuyarak ve
belli noktalara temasla, organlar hakkındaki sıkıntıları büyük oranda tespit
eder. Tedavisi ise; genel sağlık durumunu koruyucu özelliği ile terapist
üzerine düşen görevi başarı ile gerçekleştirir. Diğer uygulanan terapilerden en
önemli farkı bedenin kendini iyileştirme sistemini uyararak harekete
geçirmesidir. Böylece tedaviye hiç bir yan etkide oluşmaz.(Vikipedi)
Üç
ay hastanede kaldık. Sürecimizi tamamladık. Hastanedeki herkesi çok sevdik emek
verdiler, kalplerini bize açtılar. Biz gidip gelirken yorulduk, annemler orada
kalırken ne hale geldiler kim bilir. Öyle dua ediyorum ki Yaradan’a iyi ki bu
yolculukta ailelerimiz de yanımızda aksi halde tek başına yetişmek ve dayanmak
pek mümkün değil. Bana kalsa bu durumdaki insanları Dr. Gülşah’ın uyguladığı
disiplin ve diğer yöntemlerle dönem dönem mutlaka kampa almak gerekli.
Türkiye’de neden yapılmadığını, benim etrafımda tanıdığım fizik tedavi
doktorlarının bu tarz vakalara niye böyle bir uygulama yapma gereği duymadığını
hala anlayamıyorum..Evrende bir acı dolaylı olarak herkesi etkiler fakat o acı
başımıza gelmemişse bizi etkilediğini anlayamayız. Bir ağacın kesilmesinden
oksijenin azalıp hepimizin oksijenini eksik almak zorunda kalmamız gibi.
Gerçekten ateş düştüğü yeri mi yakıyor
sadece ? Çünkü beyin bedeni kontrol edemiyorsa, beden beyne hareketleri
göstermelidir elinden geldiğince, beden beyni terbiye etmelidir,içimdeki istek
buna da bilinçli olan kişilerin teşvik ve destek vermesi bizleri bilinçlendirip
yönlendirmesidir.
Öncelikle
şifa yolculuğumuza katkılarından ve yönlendirmelerinden dolayı Dr. Gülşah’a ve
tüm çalışan ekip arkadaşlarına sonsuz şükranlarımızı sunarız, hepsinin yolları
açık olsun ve güzel işler çıksın hayırlı sonuçlar alsınlar…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)