Ey
affetmeyi seven Rabbim! Sil göz yaşlarımı. Sen teselli et beni, serinlik sun şu
bağrıma. Vardır bunda da bir hayır. Hayırlı kederlerimi sen sevdir bana! Tıpkı
geceye saçılan yıldızlar gibi, ömrüme ışık olsun sıkıntı anlarımda ettiğim
dualar. Cahilim çok cahilim. Sen yolum ol! Sen sonum ol!
Mevlana
Bazı
acılar vardır insanları büyütür, güzelleştirir, geliştirir, genişletir, yaşama
büyük hizmetler veren haline getirir. Büyük düşünürlerin hemen hepsi acının
tekamül ettirici gücünü bilirler, acının büyütücülüğünden dem vururlar. Dr.
Gülşah Yaşa Öztürk’ün acısı travması neydi bilemiyorum ama benim fikrimce
yaşadığı derin bir acı hayata güzel ve derin şifalar sunmasına, sunmak için
durmadan yol almasına yetmişti. Dr. Gülşah ile 2 yıl önce tanıştık. Heyecanlı,
yerinde duramayan yada içinde onu durdurmayan bir mekanizması olan bir kadın
gördüm. Onla tanıştığımızda oğlum daha küçücüktü ama içim çok acıyordu,
yüreğimi vidalarla sıkmışlardı bir taraftan da oğlumun durumunu, olabilecek
bundan sonraki yaşam senaryolarımızı, döngülerimizi anlamaya çalışıyordum. Benim
2 yıl önce ona baktığım taraf ablasının doğum sıkıntısı yaşaması, sonraki
dönemlerde üzüntü duymaları ve bunun Gülşah’a sirayet ediş kısmıydı. Algıda
seçicilik kısmı vardır ya hamile olduğunda etraftaki tüm hamileleri
gözlemlersin, ne çok hamile var bu yıl dersin benimki de buydu sanırım. Bize
benzer kim var kim yok taramak ve gelişmelerini takip etmek. Oysa bilmeliyiz ki
her durum, her kişi ve her hikaye sadece kendine özeldir ve kendine özel
süreçler içerir.
Sanmasınlar
yıkıldık, sanmasınlar çöktük. Bir başka bahar için sadece yaprak döktük.
Mevlana
Mevlana’nın bu
sözlerini Dr. Gülşah’a hep yakıştırmışımdır.
Onunla
tanıştığımızda oğlum için konuşmuştuk, oğlumu muayene etmişti şimdilik bize
ihtiyaç yok demişti. Oğlum rahatsızlığını öğrendiğimizden bu yana fizyoterapist
Özkan Abisiyle çalıştı, bizim can kardeşimiz, evladı olmadığı halde kendi oğlu
gibi yavrumuzla çalışan, Çağatay ne kadar ağlasa da azimle devam eden
Özkan’ımız elinden gelen her şeyi yaptı. Sonra görev icabı Lüleburgaz’a tayin
oldu. Bu arada Gülşah’ın Uzunköprü Devlet Hastanesinde yaptıklarını, azimle
canını dişine takarak yetiştirdiği ekibiyle yürüttüğü spastite çocukları
televizyonlardan takip ettik. Ukrayna’da bulunan merkezi, merkezde 15 gün yürüyemeyen, hareket edemeyen çocukları
kampa alışlarını duyduk, çocukların böyle düzenli çalışmalar sonunda ne kadar
değiştiğini gözlemledik.
Gün
geldi yeniden Dr. Gülşah’ı aradım ve oğlumuzu hastaneye yatırmak istediğimizi
söyledim. Gülşah çok sıra olduğunu, bir ara Çağatay’ımızı da alacağını söyledi.
Günlerce sıra bekledik. Sonunda Dr. Gülşah aradı ve Uzunköprü Devlet
Hastanesine yatmak üzere hazırlandık. Bizim sürekli yatış yapıp aylarca 24 saat
düzenli olarak oğlumuzun başında kalmamız mümkün değil, çalışmak zorundayız.
Bizim durumumuzdaki bir çok ailenin bu handikapı yaşadığını düşünüyorum. Başka
çocuklar durmadan oyuncak isterken ve aileler buna mızıldanırken, öf yeter ne
çok isteğin var derken, senin oğlunun gözünün içine bakıp bir yudum su istemesi
hayali için bile neler vermen gerekiyor.. Bir taraftan evladını hiç kimseye
teslim etmeme isteği bir taraftan da diğer insanlardan daha çok çalışıp yavruna
bir gelecek bırakma isteği, daha fazla yöntem uygulamak daha çok yol almak için
daha fazla çalışman gerektiği duygusu.
Anneciğim ve babacığım biz onunla beraber yatış yaparız, yanında sürekli
olarak kalırız dediler. Annemin anneannemden geçen ırsi gibi gözüken diz
rahatsızlığı var. Zor yürüyor hatta bazen ayağını sürüklüyor. Diz
rahatsızlıklarının anlamı bazen inatçı egolar,korku,teslim olamamak olarak
tanımlanır, bazen de artık yürümek istememek. Anneciğim öyle çok koşturdu ki
anneannem de öyle, bana da sirayet eden bir koşturma halindeyiz. Oğlumun
durumuyla koşturma ve çalışma halinin katlanması oldu. Sağlığımız olsun. Yaşam
inşallah bundan sonra sakin,huzurlu, güven dolu aksın bize ve gelecek
nesillerimize. Neyse annemin dizlerine , babamın beline de fizik tedavi
yaptırmaya karar verdik. Üçü birden
şimdi hastanede yatacaktı ve bizden 45 dk. uzakta başka bir ilçede olacaklardı.
O gece hiç uyumadım bu uzun bir maraton gibi geldi bana, eşimle ikimizin
arasında bir tırtıl gibi bedenimize sarılarak yatan oğlumuz bizden uzak
kalacaktı şimdi. Sabah hastaneye gittik beraber. Dr. Gülşah öyle güzel
yaptırmış ki servisi, özel güzel odalar, her yer tertemiz, çalışanlar güler
yüzlü ve ilgili, çocuklara oyun odası, duvarlarda şık resimler vardı. Bunları
yardım alarak yaptırmayı başarmıştı. Edirne Valisi Hasan Duruer de yöntemlere
saygı duymuş, anlamak istemiş ve bu alanın kurulmasına, güzelleşmesine destek
vermişti. Dr. Gülşah oğlumuzu tekrar muayene etti. Bize oğlumun ve anne babamın
kalacağı bir oda verdiler. Eşyalarını yerleştirdik. Kalbimi hüzün kapladı,
yenide bir hastane sendromu, sanki oğlumun yüzüne bakmaya utanıyordum, onu
bırakmanın acısı her yerimi kapladı. Ağlasam ağlayamıyorum, bazen öyle anlarım
oluyor ki artık yeter oğlumla sarmaş dolaş olup gülmek eğlenmek istiyorum
diyorum, bazen bu bizim sınavımız bu yolu dünyaya gelmeden önce bir şeyler
öğrenmek için biz seçtik diyorum, insan denen canlının beyninden ne duygular
geçiyor. Serviste bizim gibi olan veya bedensel engelli olan her yaş grubundan
insanlar ve aileleri vardı, anneanneleriyle gelmek zorunda olan çocuklar vardı.
Uzak illerden bile aylarca Dr. Gülşah için sıra bekleyip gelenler vardı. Dr.
Gülşah Hanım hepsiyle bir aile yakınlığı ile ilgileniyordu, iyi olmaları için
elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordu. Fizyoterapist Murat Bey çok
başarılıydı kendisini diğer metodları da alarak çok güzel yetiştirmişti, gelen
çocuklara refleksoloji ve diğer yöntemleri de uyguluyorlardı.
Dr.
Gülşah Hanım hayalleri olan, idealleri olan, fizik tedaviyi ileri taşıyıp
insanlarda gelişim sağlamak için her şeyi yapan biriydi. Bazı hastaları yatalak
halden yürür duruma geçirip, basında yer almıştı. Azmi gözlerinden okunuyordu
artık ona devlet hastanesinde yeterince hayallerini gerçekleştiremediği için
bir özel hastane çağrısı gelmiş ve o da bunu kabul etmişti. Oğlumuza babasının
düzenli olarak uyguladığı ozon terapiyi de Dr. Gülşah bize önermişti. Hala
haftada bir gün mutlaka ozan terapi uyguluyoruz. Oğlumuz 6 aylık idi
başladığımızda. Peki ozon Tedavisi nedir ?
Ozon
tedavisi nedir?
Ozon
tedavisine geçmeden önce ozon nedir ona bir bakalım? Ozon; Atmosferin üst
tabakalarında bulunan, üç oksijen atomundan oluşan, canlı varlıkları güneşin
öldürücü morötesi(UV) ışınlarından koruyan bir kimyasal bileşiktir diye
tanımlayabiliriz. Ozon tedavisiyse; Aktif oksijen molekülü olan ozon gazı
kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere "ozon tedavisi"
denilmektedir. Ozon tedavisi bir çok patolojik durumu iyileştirmede
yardımcıdır. Ozon terapi, doku ve hücrelere ihtiyacı olan oksijeni en etkili
şekilde sağlayaması hedeflenen tedavidir. Medikal ozon daima saf ozon ve saf
oksijenin karışımı şeklinde kullanılır. Uygulamaya bağlı olarak ozon
konsantrasyonu 1 ve 100 µg/ml (0.05 – 5 %O3) arasında değişir. Ozon terapist,
ozon terapi konusunda eğitimli bir doktor, hastanın durumu ve tıbbi endikasyona
göre hastanın alacağı komple dozu belirler. Ozon günümüzde içme sularının,
yüzme havuzlarının, atık suların mikroplarının öldürülmesinde kullanıldığı gibi
gıda sanayinde de koku giderici ve mikrop öldürücü(Bakteri,virüs ve mantarları)
özelliklerinden yararlanılmaktadır. Yüksek oksidasyon aktivitesiyle organik ve
inorganik moleküllerle reaksiyona girer, onları oksitler, mikropları öldürür
Tıbbi
ozon nedir?
%5
ozon ve %95 oksijen karışımından oluşan tedavi amaçlı kullanılan bir
bileşimdir. Ozon gazı medikal ozon jeneratörlerinde saf oksijenden üretilir.
Ozon
tedavisi hangi hastalara uygulanabilir?
Ozon
tedavisi birçok patolojik durumu iyileştirir veya tamamen düzeltir. Bu olumlu
sonuçlar bir seri tıbbi araştırma ve tıbbi yayın ile kanıtlanmış olmakla
birlikte kural olarak hastalıkların tedavisinde ozon diğer tedavilere ek olarak
uygulanır ve tamamlayıcı tedavi grubuna girer.
Ozon
tedavisi hangi hastalıklara iyi gelmektedir?
1- Dolaşım
bozuklukları.
2- Anti-aging ( geriye
yaşlanma ) ve yeniden canlanma.
3- Yaşlı kişilerde
önlem ve tedavi.
4- Göz hastalıklarında.
5- kanser ve kanserde.
6- Cilt mantarları ve
enfekte cilt lezyonları.
7- Enfekte yaralar.
8- Bağırsak
Hastalıkları: proktitis ve kolit.
9- Virüslerden
kaynaklanan hastalıklarda.
10- Karaciğer
enflamasyonu hastalıklarında.
11- Enflamasyonlu ve
dejeneratif eklem hastalıklarında.
12- Artritik ve
Romatizmal Durumlarda ozon tedavisi uygulanabilmektedir.
Ozon
ve medikal ozon'un özellikleri nelerdir?
1- Ozon gazı en çok
atmosferde bulunur.
2- Ozon oksijenin üç
atomlu kararsız formudur.
3- Ozon keskin kokulu
bir gazdır.
4- Dezenfektan özelliği
sayesinde, bakteri ve mantarları yok edebilir.
5- Medikal ozonun
bakteri öldürücü özelliği bulunması.
6- Medikal ozonun
mantar öldürücü özelliği bulunması.
7- Medikal ozonun virüs
çoğalmasını önleyici özelliği bulunması.
8- Medikal ozonun Kan
dolaşımını arttırma özelliğinin bulunması.
9- Medikal ozonun
vücudun direncini artırıcı özelliğini bulunması.
Ozon
tedavisiyle vücudumuzda hangi değişiklikler oluşur?
1- Hücre ve dokulara
giden kan dolaşımını artırır.
2- Damarları yeniler,
tansiyon düzenlenmesini sağlar.
3- Eklem ağrılarını ve
kas rahatsızlıklarını iyileştirir.
4- Beyin
fonksiyonlarını ve hafızayı güçlendirir. Depresyon ve sıkıntıyı ferahlatıcı
etkisi vardır. stres hormonu olarak bilinen Adrenalini okside ederek genel bir
sakinlik sağlar. Depresyon kaynaklı gerginliği gidermeye yardımcı olur.
5- Bağışıklık sistemini
güçlendirir. enfeksiyon hastalıklarına direnci artırır.
6- Deri kan dolaşımını
artırarak cilt yenilenmesini, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşmasını sağlar. Daha
temiz, daha yumuşak ve daha gençleşmiş bir cilde kavuşturur.
7- Kan ve lenf
sistemini temizler.
8- hormon ve enzim
üretimini normale döndürür.
9- Kaslarda biriken
toksini gidererek kasları gevşetir ve yumuşatır, esnekliğini artırır.
10- Derinin üçüncü bir
böbrek ya da ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışması sağlanır.
Ozon
tedavisinin uygulanma biçimleri nelerdir?
Ozon terapi, bir
oksijen tüpü ve buna bağlı ozon cihazı vasıtasıyla uygulanır.
1-
Torbalama: Bu yöntemde hastadan kan alımı olmadığından tedavi
esnasında hasta acı ve ağrı duymaz. El ve ayaklar özel bir torba içine
sokularak nemlendirilir ve cildin ozonu emmesi sağlanır.
2-
Adeleden kan verme: Damardan 5-10 ml kan alınır, ozon gazı
ile karıştırılır ve kalçadan veya koldan iğne yapılarak tekrar vücuda verilir.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
3-
Damardan kan verme: Damardan 50-100 ml kan alınarak özel
şişelerde ozon ile karıştırılır, tekrar damardan yavaşça geri verilir.
4-
Makattan ozon gazı vermek: Ülseratif kolit, Crohn hastalığı
gibi iltihabi barsak hastalıkları adı verilen bir hastalık grubunda
uygulanmaktadır. Hasta kendi kendine uygular, tek kullanımlık tüp ve torbalar
kullanıldığı için hijyeniktir.
5-
Eklem içine ozon gazı vermek: Ağrılı iltihabi eklem
romatizması olan artrit ve tekrarlayan artroz gibi hastalıklarda uzman
doktorlar tarafından çok yavaş olarak eklem içine ozon gazı verilir.
Kaynak:
http://ozontedavisi.nedir.com/#ixzz2zv0GtGkD
Hastane
sürecimiz başladı,oğlumuzu hastanede bırakıp evimize döndük İsmail’le bir
parçamızı hastanede bırakarak. Her gün düzenli çalışma yapıldı oğlumuza.
Hastane çalışanları yoğunluklu olarak Fizyoterapist Murat Bey her gün bir saat
çalıştılar. Anneme ve babama hırs geldi günde en az üç saatte onlar
çalıştırıyordu oğlumu. Oğlum hastanenin en küçük hastasıydı. Kısa sürede oranın
maskotu oldu, herkesle eğlenmeye başladı. Bize hastane sürecinin sosyalleşme
olarak ta yararı oldu. Bir sürü insanla geçiriyordu oğlumuz günlerini.
Akşamları yanına gidiyorduk. Bizimkiler pazartesi hastaneye girip, Cuma günü
izinli çıkıyorlardı ve hafta sonu birlikte oluyorduk. Her gün biraz daha
güçlendi bedeni. Dr. Gülşah nöral terapi de yapıyordu yakınlarına, kendi
imkanlarıyla ama çocuklara yapmıyordu. İstanbul’da bu konuda başarılı olan
Dr.Emel Gökmen’in dilinden nöral terapi nedir ?
Nöral
terapi ya da nöral tedavi tanımlaması iyileşme için bedenin net-work ağına yani
otonom sinir sistemine düzenleyici ve uyarıcı etki edilmesi anlamında
kullanılmaktadır. Otonom sinir sistemi kablo gibi sinirlerden oluşmaz. Bedenin
her yerinde her hücreye ulaşan bio-elektriksel network ağıdır. O nedenle
derideki bir hücreye uyarım yaptığınızda tüm otonom sinir sistemini
etkileyebilirsiniz.
Hastalıklarımızın
ve geçmeyen ağrılarımızın temelinde yaşam boyunca otonom sinir sisteminde
oluşan bio-elektriksel hasarlar yer almaktadır. Bu hasarlara yaşamımız boyunca
geçirdiğimiz mikrobik hastalıklar, ameliyatlar, kazalar, fiziksel ve psikolojik
travmalar neden olabilmektedir.
Bademciklerimiz
iltihaplandığında, dişimiz çürüdüğünde, diş tedavisi olduğumuzda ya da sezaryen
gibi bir ameliyat sonrası o bölgedeki iletişim ağı etkilenir. Yaşam boyu kalıcı
olabilen hasarlar bırakabilir. Bu hasarlar sonradan gelişen hastalıklarımızın
temelini oluşturmaktadır. Hasarlı bölge cildine yapılan nöral terapi ile
iletişimdeki bozukluk düzeltilmektedir.
İlaçlarla
sağlanamayan nöral terapi etkisiyle hastalığı kaynağından tedavi etmek
mümkündür. Nöral terapi bir enjeksiyon tedavisi olarak algılanabilir ama amaç
iğneyle ilaç zerk etmek değildir. Aslında en önemli tedavi edici özelliği
hekime bozucu alan yaklaşımını kazandırmasıdır. Böylece hekim hastalığın
kaynağını bulmak konusunda ciddi yol gösteren bir perspektif kazanır.
Biz
Dr. Gülşah’a bu konuda çok ısrarlı davrandık, oğlumuza nöral terapi
uygulamasını istedik. Dr. Gülşah kabul etmese de biz ısrara devam ettik.
Oğlumuza hafta sonunda nöral terapi uyguladık iki doktor nezdinde ve bu çalışma
sonunda gözleri daha netleşmeye başladı. Dr. Gülşah Hanım’ın hastaneden ayrılma
süreci gelmişti. Hastanedeki çalışanlar ve hastalar üzgündü ama her kuşun uçma
zamanı vardır, bir gün gelir uçar bulunduğu yerden. Uçmak ta zorundadır büyüyüp
gelişebilmek için. Hep aynı bulunduğu yerde kalan insanların sabitliklerinden
esneyemediklerini yeterince gelişip geliştiremediklerini gördüm hep. Kim hareketi
ve riski sabitliğe tercih ederse iyi ve başarılı sonuçlar çıkıyor bu dünyaya
kazanımlar artıyor. Bu yürek Dr. Gülşah’ta vardı, riskli olanı büyümek,yaşama
değişik hizmetler sunmak adına garanti olana tercih etmişti.
Dr.
Gülşah oğluma çak diyordu, oğlumda kolunu kaldırmayı ve ona doğru uzatıp
vurmayı öğrenmişti. Biz buna bile çok sevindik. Oğlumun odaklanması arttı. Hiç
yapamadığı hareketleri yapmaya başladı, gövdesi güçlendi. Bacakları güçlendi,
ön taraftan ellerimizle tuttuğumuzda bize doğru adım atmaya başladı. Her gün
makinaya bağlandı. Makine kaslarını güçlendirmek için sırtına bağlandığında bas
bas bağırıyordu oğlum. Yan odadaki
İstanbul’dan torunu için gelen anneanneyle annem arkadaş olmuştu adeta yarış
halinde torunlarını çalıştırıyorlardı. Oğlumun açılmayan elleri açıldı. Artık
eskisi gibi sıkmamaya başlamıştı. Fizyoterapist Murat canla başla çalışırken,
oğlumda onu çok sevmiş ve verdiği komutları dinleyerek uygular olmuştu. Yine de
her hastaneye gidişimizde oğlumu ve annemi babamı bir odada yatıp kalkarken,
hasta psikolojisinde görmek beni hep burktu. Her ne kadar iyi olsalar da, dört
günde kavuşuyor olsak ta. Babam odayı resim ve müzik atölyesine döndürmüştü.
Gitar çalıyordu torununa, babamdan hiç görmediğim tüm maharetleri Çağatay
görmüştü, belki de kendisi bile bilmiyordu bu kadarının onda olduğunu. Bazen
geceleri eve döndüklerinde sıçrayarak uyanıyormuş Çağatay nerede diyormuş,
sonrada Allah yavrum iyileşmeden canımı almasın diyormuş. Bir hastalık tüm aile
eşrafını derinden etkiliyor. Pazartesileri
oğlum gidecek olduğu için huysuzluk yapıyordu. Cuma dönerken gülücükler
saçıyormuş hemşirelere.
Dr.
Gülşah istifasını vermişti fakat hastalarını bırakmıyordu, herkesin teker teker
hatrını sorup tedavilerine devam ediyordu. Oğlumuzun bedeni hiç olmadığı kadar
güç kazandı. Biz de hala orada öğrendiğimiz tüm egzersizlere düzenli olarak
devam ediyoruz. Daha önceden yanlış bir şey yapıyormuşuz, fizik tedavici
çalıştı diye sanki bizim hareketleri bu kadar yapmamıza gerek yok sanıyormuşuz,
şimdi bizim daha fazlasını dahi durmadan yapmamız gerektiğini öğrendik.
Fizyoterapist
Murat Bey haftada iki gün düzenli refleksoloji uyguladı. Yıllarca küçük büyük
bir çok kişiye refleksoloji uyguladım, oğlum gibi doğum sıkıntısı yaşayan
çocuklara da uyguladım, bir gün bizim için bu kadar önemli olacağını
bilemiyordum. Şimdi düzenli olarak oğluma uyguluyorum, Murat’ta bir süreliğine
bu görevi devraldı.Peki refleksoloji nedir ?
Refleksoloji
çoğunlukla ayak olmak üzere el ve kulaklara masaj ve baskı uygulanarak yapılan
bir alternatif tedavi metodu. Belirli bölgelere yapılarak vücudun çeşitli
organlarını iyileştirmeye yönelik olarak uygulanır. Ayaklara uygulanan özel
masaj hareketleri ile bedenin belli alanlarında toplanan enerjiyi dağıtarak
vücudun kendi kendini tedavi etme yeteneğini harekete geçirme yöntemi olarak
tanımlanabilir.
Refleksoloji
denge kuvveti sağlayan bir iyileştirme tedavisidir. Refleksoloji tanısında
refleksoloji uzmanı, kişinin ayak tabanındaki beden haritasının okuyarak ve
belli noktalara temasla, organlar hakkındaki sıkıntıları büyük oranda tespit
eder. Tedavisi ise; genel sağlık durumunu koruyucu özelliği ile terapist
üzerine düşen görevi başarı ile gerçekleştirir. Diğer uygulanan terapilerden en
önemli farkı bedenin kendini iyileştirme sistemini uyararak harekete
geçirmesidir. Böylece tedaviye hiç bir yan etkide oluşmaz.(Vikipedi)
Üç
ay hastanede kaldık. Sürecimizi tamamladık. Hastanedeki herkesi çok sevdik emek
verdiler, kalplerini bize açtılar. Biz gidip gelirken yorulduk, annemler orada
kalırken ne hale geldiler kim bilir. Öyle dua ediyorum ki Yaradan’a iyi ki bu
yolculukta ailelerimiz de yanımızda aksi halde tek başına yetişmek ve dayanmak
pek mümkün değil. Bana kalsa bu durumdaki insanları Dr. Gülşah’ın uyguladığı
disiplin ve diğer yöntemlerle dönem dönem mutlaka kampa almak gerekli.
Türkiye’de neden yapılmadığını, benim etrafımda tanıdığım fizik tedavi
doktorlarının bu tarz vakalara niye böyle bir uygulama yapma gereği duymadığını
hala anlayamıyorum..Evrende bir acı dolaylı olarak herkesi etkiler fakat o acı
başımıza gelmemişse bizi etkilediğini anlayamayız. Bir ağacın kesilmesinden
oksijenin azalıp hepimizin oksijenini eksik almak zorunda kalmamız gibi.
Gerçekten ateş düştüğü yeri mi yakıyor
sadece ? Çünkü beyin bedeni kontrol edemiyorsa, beden beyne hareketleri
göstermelidir elinden geldiğince, beden beyni terbiye etmelidir,içimdeki istek
buna da bilinçli olan kişilerin teşvik ve destek vermesi bizleri bilinçlendirip
yönlendirmesidir.
Öncelikle
şifa yolculuğumuza katkılarından ve yönlendirmelerinden dolayı Dr. Gülşah’a ve
tüm çalışan ekip arkadaşlarına sonsuz şükranlarımızı sunarız, hepsinin yolları
açık olsun ve güzel işler çıksın hayırlı sonuçlar alsınlar…
john of god Türkiye diye bir site var tur tarzında bir ziyaret düzenlediğinden bahsediyor siz nasıl gittiniz bilgi verirmisiniz
YanıtlaSilKineziterapi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi. Ameliyatsız, İlaçsız Ağrılarınızdan Kurtulun!
YanıtlaSilhttp://www.kineziterapi.com (0212) 541 62 62
Bel Fıtığı, Boyun Fıtığı, Lumbago, Karpal Tünel Sendormu, Spor Yaralanmaları, Eklem Hastalıkları, Omurga Sorunları, Skolyoz, Tenisçi Dirseği, Menisküs, Donuk Omuz, Ayak Tedavileri, Ankilozan Spondilit, Bechterew Hastalığı, Osteoartritlerin Tedavisi,
Diz Osteoartriti (Gonatroz), Eklem Kireçlenmesi Tedavisi, Kireçlenme (Osteokondroz) Tedavisi,
Pelvis ve Omurga Kırıkları Rehabilitasyonu, Topuk ve Ayak Bileği Tedavisi
#fiziktedavi #kineziterapi #belfitigi #boyunfitigi #skolyoz #teniscidirsegi #lumbago #saglikbakanligionayli #donukomuz #karpaltunel