Herkese benden kocaman bir merhaba ;
Uzun zaman geçti 7 aydır
serüvenimizi yazmayı bırakmıştım. Bu ilham denilen olay da ne
tuhaf bir şey.. Belki de olayın en acıklı ve dramatik taraflarını
yazarken yeniden onu yaşıyor gibi olmaktan korkmuştum, ara uzadı
bu arada da bir dolu şey oldu. Benim oğlum dünyanın en eğlenceli,
maceraperest çocuğu sanıyorum. Terazi burcu evladım daldan dala
maceralara koyulup bizi peşine takıp şifa arıyor. Bir de gidin
bunu öğrenin diyor, sonra kendinize bana ve insanlara uygulayıp
öğretin diyor. İnsan gerçekten de çocukları ile büyüyor.
Büyümenin en önemli formüllerinden biri çocuk sahibi olmak..
Bizim aslanın doğumunda kalmıştık.
Evimize gelip isminin konmasında. Çağatay’ı öyle çok
istemiştik ki, özellikle ben. İnsan iç güdüsel olarak
duygularının esiri oluyor sanıyorum bazen,kadın danışanlarımdan
hep şikayet dinlerdim annem erkek kardeşimi ya da abimi benden çok
seviyor diye. Bence bunun adı daha çok sevmek değil. Sanki benim
yanımda bir erkek olacak duygusu bu.
Aynı şekilde erkeklerde de
kızlarına karşı büyük tutku görüyorum. Sanıyorum burada da
hayat boyu benim yanımda kalacak beni destekleyecek duygusu var.
Belki de aynı cins olduğunda benden bir tane daha mı duygusu
geliyordur, ben bunu zaten tanıyorum gibi..Neyse oğluma geri
döneyim. Yüzünün bir yanı mosmordu ve beni anne olarak
acıtıyordu. Emmesi azdı, sanki beni emerken güçsüzdü, gitgide
emmemeye ve morlukları sarılığa dönüşmeye başladı. Eve
geldiğimizin daha 2.günüydü, sarılık için hastaneye aldı
babası. Test sonuçları yoğun sarılık çıktı ve babası
hastaneye yatırdı. Bebeğimiz kendini sıkıp kasılmıştı ve
eşim bunu kalsiyum eksikli olarak yorumlamıştı. Sarılık için
ışık terapisine başlandı. Bu arada çeşitli uzman çocuk
doktoru arkadaşları ile görüştü ve oğlumuzu onlara gösterdi.
Sadece yoğun bir sarılık geçirdiği düşünüldü. Hastane
odasında oğlum , küçücük çok çok az hareket eden
bedeniyle,çırılçıplak ışık tedavisi alıyor, her gün
tahliller yapılıyor , oğlum cansızlığından ağlayamıyor bile.
Ben tahlil için kan alınırken odadan kaçıyorum ,dışarıda
kapının önünde bekliyorum. Yanında babası, hemşireler
,anneannesi duruyor. Bulsam uzaya kaçacağım o anda. Sonra koşa
koşa oğul inlerken sarılıp ona,dakikalarca kucağımdan
bırakamıyorum..
Oysa ben şimdi sadece loğusayım.
Yatağımda kucağımda bebeğimle uyumak, onu emzirip keyfini
çıkarmak isterdim yaşamın, bana sunulan güzel armağanın.
Bir hamile kot pantolonum var, hala
duruyor. Onu hiç unutmayacağım. Bana doğumdan sonra olan tek
pantolondu ve aylarca onu giydim. Nedenini bilmiyorum. Öyle çok şey
biliyor ki,öyle çok acı gördü ki o pantolon…O pantolonla
hastane odasında küvezde ağlayarak çocuğumu izliyorum, hadi
artık canlansın diye. Değerler düşmüyor. Tüm arkadaşları da
olumlu olacak , doğum anındaki kanamada yoğun sarılık yaşamış
diyorlar. Ağrılarım var mı yok mu hiç farkında değilim. Sadece
hastane, oğlum, biz varız işte….. Geçmiş olsun, iyi ki doğdu
ziyaretlerimize hastane odasında geliyorlar. Biz de süslü
şekerlerinden veriyoruz herkese..
Hep hayalimde hiç yaşamadığım
hayallerimi yapabilmek vardı oğlumla. Yapamadığım düğün,
doğum şenliklerini onda yaşamak (hoş hala sonsuz umudum var)
.Anne babaların hep böyle saçma sapan hayalleri vardır,
yapamadıklarımızı yapsın. Bu işi bu kadar yaparken hala böyle
düşünüyorum bazen işte. O bize hiç yaşamadığımız şeyleri
yaptırdı ama çok farklı yollar ve yöntemlerle…..
Azar azar da olsa sarılık
değerleri düştü ama sıfırlanmadı yine de sonunda hastaneden
çıktık ve evimize geldik..Oğlum kilo alacağına kilo kaybetti.
Bilirsiniz bir anne için bir gram kilo kaybetmesi çocuğunun ne
üzücüdür. Eee kıtlık bilincinin torunlarıyız, genlere işlemiş
aç kalacak korkusu……Oğlum ememedikçe , biz babasından gizlice
mama yapıyoruz. Ağzına kaşıkla mama takviyesi yapıyoruz (Ay
İsmail bu kısımları okumasa bari ,hala haberi yok ). Babası
görecek diye korkudan ödümüz patlıyor.
Babam veya annem kapıda nöbet
bekliyor , İsmail gelirse birisi öksürüyor, olayı anlıyorum ve
anında toparlanıyorum.
Benim biricik kocam Edirne’de
doğal yollarla, en az ilaç vererek iyileştiren doktor olarak
tanınır. Bu yolu benimseyenler, kocamı seçerler.
Mamaya karşıdır, ısrarlıdır
anne sütüne. Buna ve bu konuya gayretine sonsuz saygım var ama
annelik başka bir şey sanırım. İlk yavrum kızımda bir damla
mama vermeden 2 yıl emzirme süresi geçirdik. Kızım gerçekten
çok sağlıklı şimdi, ilaç milaç bilmez. Azıcık gribal bir şey
olsa, önemli değil bu, yarın geçer deriz ve gerçekten geçer. Ya
da en fazla vitamin veririz, ardından bu ilaç çok güçlüymüş
hemen geçiriyormuş deriz 2. Kaşıkta iyileşir.
Ama oğlumuzda hiçbir kural
işlemedi. İsmail (kocam) çok haklı, onu normal bir çocuk
sanıyordu o anda ve ona göre davranıyordu. Kuralları vardı
İsmail’in, tüm ezberlerini bozdurdu babasının ve benim…
Tam bir ezberbozduran evlat….
Babası mama verdirmezdi, mecburen
verdik. Babası yalancı emzik verdirmezdi mecburen onca fizik tedavi
ve ağrılı operasyonda oyalansın diye, ağlaması azalsın diye
verdik, yürüteç vermezdi yürüyebilsin diye yürütece koyduk.
Yaşam gerçekten enteresan. Her şey, her kural insana ve duruma
göre değişebiliyor . İnsanoğlu kurallara takılıp kalmadan ya
da kurallara uymamak zorunda olmanın suçluluğunu bırakarak yoluna
devam etmeli bazen.Bir bakıyorsun hayatta yapmam dediğin şeyin
başrolündesin bazen..
Benim için çok değerli olan bir
arkadaşımın sözünü hatırlarım daima “Bir şey sana iyi
geliyorsa doğrudur. Bu iyi gelen ne olursa olsun”. Bi< de o an
iyi geleni uygulamak zorunda kaldık Çağatayda.
Belki de diyeceksiniz ki hani bu
çacuğun adı İsmail Toprak’tı nereden çıktı Çağatay.
Zamanla onu da anlatacağım….
Bilmiyorum ki bazen öyle yorgun
hissediyorum ki kendimi. Oğlumuzun öğrettikleri bize milyonlarca
kattıkları mı yoksa bizim bildiğimiz geleneklerle, tabi ki
çocuğumuz normal bir çocuk olup normal yolla hayata devam etmek
miydi kıymetli olan…..Herkese Allah tarafından sunulmuş değişik
bir plan var işte.. Benim duam herkesin çocuklarıyla yaşamın
sunmuş olduğu planı kolay olsun.
Önce mama vermenin vicdan azabını
iliklerime kadar hissettim. Çünkü annem beni de kardeşimi de 2
yıl emzirmiş. Ben kızımı 2 yıl emzirdim. Kuralı bozacağım,
hak geçecek bir kardeş daha fazla benden almış olacak diye aklım
çıkıyordu. Her an dua ediyordum. Lütfen Allahım oğlum 2 yıl
emsin…
Benim oğlum hiç yaramaz olamadı.
Diğer çocuklar gibi bizi hiç yormadı, hala da öyledir.
İlgilendiğin sürece yaşama davet edercesine insanı mutluluk
içindedir. Hep güler ve eğlendirir. Nasıl yapıyorsa bunu da
anlayamadım hiç.
Fakat yaşam bizi onunla ilgili
zorlu tünellerden geçirdi.
Günler geçti, oğlumuzun göbeği
düştü.
İsmail’in göbeği
Bulgaristan’da köyde düştüğünde , doktor gelmiş çocukları
muayene ediyormuş. Doktor o anda anneme göbeğini kitap arasına
koy benim gibi çocuk doktoru olsun demiş.Yora yora Allah vere,
kocam 25 yıldır çocuk doktoru işte. AAA bak benimkini sormadım
anneme, nerelere koymuş acaba..
Biz de büyük bir heyecanla,
oğlanın göbeğini nereye koyalım, nereye koyalım. En iyisi en
sevdiğimiz bizim için büyük bilge olan üstadımız OSHO’nun
SIR kitabının arasına koyalım dedik. Onun gibi korkusuz,hayatı
okuyan,okuduğunu yaşayan ve bilge biri olsun..Aman Allah’ım
talebin büyüklüğüne bak, kolay mı oldu OSHO OSHO……..
Sanırım anne babalar hep ilgi alanlarına göre çocukları
yönlendirmek istiyorlar. Zaman geçip onlarca şeyi yaşadıktan
sonra, ben kimim ki onun işine karışacağım düşüncesine haiz
oldum. Oğlum sağlıklı ve mutlu bir birey olsun fazlasıyla
yeterli bizim için gerisi, seçimleri ona kalmış……..
Neyse göbek hala SIR kitabının
arasında duruyor . Yaradan onun için ne planladıysa öyle olsun.
En güzelinden, en kolayından yaşam sürsün bundan sonra.
Bir gün İsmail işten eve
geldiğinden oğlumuzun başındaki şişlik bir anda inivermişti ve
ön frontal bölgede kemiklerde üst üste geçme vardı. İsmail
emziremiyorsun susuz kaldı dedi. Zaten evde her gece şöyle emzir
böyle emzir konuşmaları var. Ben diyorum ki anneyim daha önce 2
yıl emzirdim , İsmail diyor ki yeterince ememiyor ben doktorum
biliyorum… Neyse keşke emziremediğim için olsaydı bu olay…
Bir süre sonra iyice indi şişlik
ve kafa tasındaki tüm kemikler üst üste geçmişti. Aman Ya
Rabbim bu ne hal . Böyle bir şey ne duydum ne gördüm. Çok
enteresan böyle bir baş eşim de görmemiş hiç, 20 yıllık
doktorluk hayatı var ve binlerce hasta öyküsü. Niye yollamamıştı
böyle bir vakka Allah ona acaba. Müthiş bir telaş ve anlama
çabası var ikimizde de. Bize ne derler acaba, nedir bunun anlamı
şimdi, oğluma bir şey olacak mı ??????????
Bu arada Facebooktan bir anne
hikayesi :
Annelik
hikayesi ...
1. Okudum ki: Doğduğunda mutlaka sadece anne sütü verilecek. Yoksa biberona alışabilir veya "emzik karıştırma sorunu" yaşayabilirmiş.Yaşadım ki: Bebişin kilosu önemli miktarda azalır ve doktor formula ver derse, aynen formula takviyesini dayıyormuşuz.2. Okudum ki: Sallayarak uyutmaya alıştırmamak lazımmış.Yaşadım ki: İlk 3 ay bebişin uyuması için her yol mübahmış.3. Okudum ki: Bebeğimizi memede veya biberonda uyutmamak lazımmış.Yaşadım ki: Bebiş uyuyacaksa uyusunmuş, ister memede, ister biberonda, ister bacakta sallanırken...4. Duydum ki: Aman her gak guk dediğinde bebeği kucağa almayın; kucağa alışırmış, şımarırmış.Yaşadım ki: Kucağa alışma diye diye birşey yokmuş. bebişimizi bol bol kucaklayıp, sarılıp öpecekmişiz. Güven duygusunun gelişmesi için ağladığında cevap verecekmişiz. Sonra çombak zaten kucaktan kaçmak için solucan gibi kıvranacakmış.5. Okudum ki: 6-7 aylıktan sonra gece beslemelerini kesecekmişiz.Yaşadım ki: Bu lafi edenler yavrularımız gece uyanıp ağladığında mıçlarında pireler uçuşarak beşinci uykularını uyuyorlarmış. Biz ise gidip güzelce beslemeye devam ediyormuşuz.6. Okudum ki: İlk dişler ortalama 6. ayda çıkarmış.Yaşadım ki: İlk dişler 11. - 12. ayda da çıkabilirmiş.7. Okudum ki: Bebeklere TV seyrettirilmemesi gerekirmiş.Yaşadım ki: Yavruya yapılacak başka animasyon kalmadığında ve yavru sıkıntıdan sınır küpü olduğunda (az da olsa) TV imdadımıza yetişirmiş.8. Okudum ki: 1 yaşını geçtiğinde biberonla süt/su vermeyi bırakmak gerekirmiş.Yaşadım ki: Başka türlü süt içmeyi kabul etmiyorsa biberonla vermeye devam edilirmiş.9. Duydum ki: Çocuklar 1 yaşından evvel tuvalete alıştırılabilirmiş. (Ya da: annem, ben, kardeşim vs)Yaşadım ki: Yavru hazır olmadan hiçbir şeyi zorla yaptıramazmışsınız.10. Düşündüm ki: Biyoloji bilgilerime dayanarak ailede çoğunluk sarışın ise ben de kabak kafalı bebish bekleyebilirim.Yaşadım ki: Çocuğun kesinlikle sana benzemeyebilir hatta uzak atalarından birine bile çekebilirmiş.11. Düşündüm ki: Sonsuza kadar yavruşumu emzireceğim.Yaşadım ki: Sütüm tahminimden evvel azalabilirmiş, hatta kesilebilirmiş.12. Düşündüm ki: Bunların hepsini ben tek başına yaparım. Kimseye ihtiyacım yok.Yaşadım ki: Annem olmasa bu çocuk 2 aylık olmazmıs. Belki olurmuş ama o zaman ben böyle olmazmışım.13. Duydum ki: Ooooo onların zamanında onlar yokmuş, bunlar yokmuş, annelik çok zormuş.Yaşadım ki: Annelik hala zor.(Yazı internetten buluntu)
Çünkü kalbin yaydığı elektrik akımı (EKG) beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kat daha kuvvetlidir.
Kalbin manyetik alanı ise beyinden beş bin kez daha kuvvetlidir!
Bunu bilmek neden önemli?
Çünkü ancak tüm kalbinizle inandığınız ve duygularınızla desteklediğiniz şeyler gerçekleşecektir.
Burak Özdemir çok güzel bir yazı yazmış,acaba bu acılarının içinden güçlenerek çıktıklarının farkında mıydı bu insanlar. Bence farkında olsalar çok güzel olurdu. O özel çocuklarının yada acılarının onları ne kadar büyüttüğünü görseler. Benim Çin burcum da yılan ya, yılan kendin feda eden kurban edendir, sağlık işareti bile yılanlıdır ..Bunları yazmayı da o yüzden kendime görev biliyorum, ihtiyacı olanlar yararlansın inşallah. Tombul erkeğim Çağatay çok tatlı oldu maşallah. Bu günlerde geceleri onunla,kızım kankalarım Remziye ve Ebruyla Darül Hadis Camiine gidip su ,meyve suyu ikramı yapıyoruz..Sonra dualarımızı ediyoruz, gece saat 01’e kadar oralardayız. Ölmüş şehzadelerin mezarları da var orada .Akşam bir şey oldu. Namaz bitti teyzenin biri arkadaşları ile konuşuyor.Bu camide edilen duaların hepsi kabul olurmuş diye. Eğer bu doğruysa evrende hiç tesadüf yoksa , boşuna gitmiyor insanın ayakları o camiye, imamı da bir süslemiş camiyi gördüğüm, en sempatik, en bakımlı cami vallahi..
1. Okudum ki: Doğduğunda mutlaka sadece anne sütü verilecek. Yoksa biberona alışabilir veya "emzik karıştırma sorunu" yaşayabilirmiş.Yaşadım ki: Bebişin kilosu önemli miktarda azalır ve doktor formula ver derse, aynen formula takviyesini dayıyormuşuz.2. Okudum ki: Sallayarak uyutmaya alıştırmamak lazımmış.Yaşadım ki: İlk 3 ay bebişin uyuması için her yol mübahmış.3. Okudum ki: Bebeğimizi memede veya biberonda uyutmamak lazımmış.Yaşadım ki: Bebiş uyuyacaksa uyusunmuş, ister memede, ister biberonda, ister bacakta sallanırken...4. Duydum ki: Aman her gak guk dediğinde bebeği kucağa almayın; kucağa alışırmış, şımarırmış.Yaşadım ki: Kucağa alışma diye diye birşey yokmuş. bebişimizi bol bol kucaklayıp, sarılıp öpecekmişiz. Güven duygusunun gelişmesi için ağladığında cevap verecekmişiz. Sonra çombak zaten kucaktan kaçmak için solucan gibi kıvranacakmış.5. Okudum ki: 6-7 aylıktan sonra gece beslemelerini kesecekmişiz.Yaşadım ki: Bu lafi edenler yavrularımız gece uyanıp ağladığında mıçlarında pireler uçuşarak beşinci uykularını uyuyorlarmış. Biz ise gidip güzelce beslemeye devam ediyormuşuz.6. Okudum ki: İlk dişler ortalama 6. ayda çıkarmış.Yaşadım ki: İlk dişler 11. - 12. ayda da çıkabilirmiş.7. Okudum ki: Bebeklere TV seyrettirilmemesi gerekirmiş.Yaşadım ki: Yavruya yapılacak başka animasyon kalmadığında ve yavru sıkıntıdan sınır küpü olduğunda (az da olsa) TV imdadımıza yetişirmiş.8. Okudum ki: 1 yaşını geçtiğinde biberonla süt/su vermeyi bırakmak gerekirmiş.Yaşadım ki: Başka türlü süt içmeyi kabul etmiyorsa biberonla vermeye devam edilirmiş.9. Duydum ki: Çocuklar 1 yaşından evvel tuvalete alıştırılabilirmiş. (Ya da: annem, ben, kardeşim vs)Yaşadım ki: Yavru hazır olmadan hiçbir şeyi zorla yaptıramazmışsınız.10. Düşündüm ki: Biyoloji bilgilerime dayanarak ailede çoğunluk sarışın ise ben de kabak kafalı bebish bekleyebilirim.Yaşadım ki: Çocuğun kesinlikle sana benzemeyebilir hatta uzak atalarından birine bile çekebilirmiş.11. Düşündüm ki: Sonsuza kadar yavruşumu emzireceğim.Yaşadım ki: Sütüm tahminimden evvel azalabilirmiş, hatta kesilebilirmiş.12. Düşündüm ki: Bunların hepsini ben tek başına yaparım. Kimseye ihtiyacım yok.Yaşadım ki: Annem olmasa bu çocuk 2 aylık olmazmıs. Belki olurmuş ama o zaman ben böyle olmazmışım.13. Duydum ki: Ooooo onların zamanında onlar yokmuş, bunlar yokmuş, annelik çok zormuş.Yaşadım ki: Annelik hala zor.(Yazı internetten buluntu)
Çünkü kalbin yaydığı elektrik akımı (EKG) beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kat daha kuvvetlidir.
Kalbin manyetik alanı ise beyinden beş bin kez daha kuvvetlidir!
Bunu bilmek neden önemli?
Çünkü ancak tüm kalbinizle inandığınız ve duygularınızla desteklediğiniz şeyler gerçekleşecektir.
Burak Özdemir çok güzel bir yazı yazmış,acaba bu acılarının içinden güçlenerek çıktıklarının farkında mıydı bu insanlar. Bence farkında olsalar çok güzel olurdu. O özel çocuklarının yada acılarının onları ne kadar büyüttüğünü görseler. Benim Çin burcum da yılan ya, yılan kendin feda eden kurban edendir, sağlık işareti bile yılanlıdır ..Bunları yazmayı da o yüzden kendime görev biliyorum, ihtiyacı olanlar yararlansın inşallah. Tombul erkeğim Çağatay çok tatlı oldu maşallah. Bu günlerde geceleri onunla,kızım kankalarım Remziye ve Ebruyla Darül Hadis Camiine gidip su ,meyve suyu ikramı yapıyoruz..Sonra dualarımızı ediyoruz, gece saat 01’e kadar oralardayız. Ölmüş şehzadelerin mezarları da var orada .Akşam bir şey oldu. Namaz bitti teyzenin biri arkadaşları ile konuşuyor.Bu camide edilen duaların hepsi kabul olurmuş diye. Eğer bu doğruysa evrende hiç tesadüf yoksa , boşuna gitmiyor insanın ayakları o camiye, imamı da bir süslemiş camiyi gördüğüm, en sempatik, en bakımlı cami vallahi..
06.08.2013
Bu gece yeni ay var. Yeni ay yeni
dileklere gebe, yeni dileklerin olmasına gebe….
Bu gece için neler yazmışlar
sizle paylaşmak istiyorum. Yeni aylarda ,dolun aylarda kocaman
denizler ummanlar bile etkileniyor da insanoğlu etkilenmez mi ? Tabi
ki etkileniyor.. Her dolunayda Çağatayımdan sonra çalışma
yaptık düzenli olarak. Dolunayda bırakmak istediklerimizi, yeni
ayda yen oluşturmak istediklerimizi yazdık kağıtlara.
Meditasyonlar, Esma’ül Hüsnalar yaparak yazdığımız kağıtları
yaktık. Yaktığımız kağıtlar , yanmalarıyla ateş elementini
oluşturdular. Sonra yaktığımız kağıtları su ile söndürürdük,
su elementini kullandık. Kalan artıkları dışarı çıkarak
havaya savurduk. Burada da önce hava elementini kullanmış olduk,
sonra parçalar yere düştüğü için toprak elementini kullanmış
olduk.Tüm elementlerin bir arada kullanılması güçlü bir enerji
yaratıyor çalışmalarda…Hz. İsa ama kişinin gözlerini
iyileştirmek için önce kişiye ısrarla sormuş. Gerçekten görmek
istiyor musun? Buradan da anlıyoruz ki şifada bizim ısrarımız
yoktur. İnsanın gerçekten istemesi vardır. Bir de kişinin bir
şeyi istediğini zannedip, içsel olarak yaşadığı acıdan
beslenip istememesi vardır. Bazen de bizim ruhun tekamülüne
karışmamız ve ısrarla başkasının yerine şifa dilememiz
vardır. Halbuki olmuyorsa mutlak hayrı vardır. Ama gel bunu
kalbine anlat, gel bunu zihnine ve egona anlat. Biz Allah’ı evreni
hep zorlarız. Benim dediğim gibi yap, benim dediğim gibi yap diye,
oysa olmayan bir şeyde daima hayır olduğunu gördüm hep. Neyse
İsa ‘ dan devam edelim kişi gerçekten görmek istediğini
bildirdiğindeHz. İsa’ya, isa tükürüğünü yere sürmüş
toprakla karıştırp, duasını edip kişinin gözlerine sürmüş
ve kişinin gözleri açılmış. Duyduğunda insana iğrenç geliyor
ama düşündüğünde tükürükte 3 element var.Hava,su ve ateş,
toprağa tükürmesi de toprak elementini temsil ediyor, tüm
elementler onun dua enerjisiyle birleşmiş kısacası..Kendi dolunay
ve yeni ay çalışmalarına gelirsek eğer niyetlerimizi hep olumlu
şekilde yaptık. Olumsuz cümlelere yer vermedik. Cümlelerimizi
şimdiki zamanda kurduk, olacak gibi cümleler hiç kullanmadık.
Yazdıklarımızı hayal ettik,hayal ederken de mutlaka duygu
kullandık. Bilim adamları kalpte de beyin gibi sinampslar olduğunu
fark etmişler.
Ne dilersen dile, bunu mantık seviyesinden kalp seviyesine
taşı!
Bu
güne kadar ne enteresandır ki, Allahtan ne dilediysem oldu, 21
aydır da ısrarla Çağatayıma dilyorum şifayı. Oğlumun en
hayırlı şekilde iyileşebilmesini……
Bu
günlerde şöyle bir duygu içindeyim.. Biz Joao’ya gittiğimizde
ve bana göre böyle bir olay yaşamak mucizenin ismiydi, hoş
hermetik simya hocamız mucizenin olmadığını sadece Allahın bize
verdiği fabrika ayarlarımıza geri dönüşün olabileceğini
söylüyor. Zihnin eskiden beri getirdiği korku ve endişeleri terk
ettiğimizde gerçek ruh ve kalp gelir bunların hamuru sevgidir ve
bu hamura ulaşınca mucize denilen şey görünür olur. Tabi
bunları anlatırken bir sürü kişi hadi canım diyecek,bu kadar
kolay mı ? Tabi ki kolayca yazılan bu durum bu hal sadece büyük
üstatlara nasip oluyor belki de..Bütün nihai amacımız buna
dönebilmek. Benim için zor oldu, herkese kolayca nasip olsun
inşallah. Joaodan devam edeyim orada onun sürekli tekrarladığı
cümle şifayı veren Allahtır dı. Ben hiçbir şey yapmıyorum
yapan Allahtır. Özel psişik ameliyatlara seçilenler de Allah
tarafından bana söylenenlerdirdi. Anladım ki orada benim çocuğum
Allah tarafından seçildi, gerisi de ,ne kadar iyileşeceği de
Allaha kalmış. Kısacası ben oğlumu Allaha teslim ettim. Etmenin
de huzuru içindeyim. Bu güne kadar ki tüm çabalarım tamamen
başaramadım menşeiliymiş. Bir annenin başaramadım duygusu ne
acıdır. Ne yapsam olmuyor ben gerekli olanları yapıp, doğru
yerlere ulaşamadım duygusu. İçinde barındırdığın suçluluk
duygusu. Ondan mı oldu, bundan mı oldu duygusu. Her yeni bulduğun
teknikte ay geç kaldım. Daha önce bulsaydım farklı olur muydu
duygusu insanı içine alır , kasıp kavurur. İçinden çıkılmaz
bir bulmacaya dönüşür hikaye. Aç gözlü olduğuma karar verdim,
dünyanın bütün terapilerini en hızlı şekilde yalayıp
yutmalıydım sanki, hiç olabilir mi böyle bir şey mümkün müdür
ki. Her şeyi yapsak ta bir yere kadar gücümüz var. Rabbin izin
verdiği yer orası da….Gazetelerde Joao ile ilgili haberlerimiz
çıktı boy boy. Bilirsiniz köpeğin insanı ısırması haber
değildir de insanın köpeği ısırması haberdir ya , bizim
haberimiz de doktor baba şifacıya gitti olarak adlandırıldı. Biz
bu haberin duyulmasını istedik. Neden şifası bulunamayan bir
kişiye ışık olursa Joao biz mutlu olacağız. Ardından bize
telefonlar gelmeye başladı. Bu tür sıkıntıları olan kişiler
bizi aradı ve arıyorlarda. Hepsi değişik mesleklerdendi. En önce
fark ettiğim hepsinin acayip bilgili olmasıydı bu konularda. Bir
doktor gibi tıbbi ve bütüncül tıbbi yöntemleri öğrenmişlerdi.
Deneyimleri bilgelikleri önlerinde saygıyla eğilinecek
türdendi..Ver hepsi de beni de aydınlatmak istiyordu. Biz şunu
yaptık siz de biliyor musunuz? Biz bunu yaptık denemek ister
misiniz türündendi. Anladım ki dünya üzerinde normal kabul
edilen çocukların aileleri nasıl birbirlerine okul kitap
vs.tavsiyelerinde bulunuyorlarsa, burada da aynı durum söz
konusuydu. Ruhları nasıl da büyümüştü, nasıl da
güzelleşmişti. Mesela dün yürüme robotu diye bir şeyin
olduğunu öğrendim. 3 yaşından büyük beyin felçli,yürüme
engelli herkesin girebileceği makineler ve çok güzel sonuçlar
alındığını öğrendim. Çok az gören insanlar için göz
fizyoterapisi olduğunu Almanya’da 3 boyutlu,ışıklı makinelerin
olduğunu ve karanlık odada bunlarla çalışılmasının yararlı
olduğunu.. Her arayan ayrı bilgi veriyor ve bunların
paylaşılmasını istiyor..
Varoluş her türlü yokluğun içinden güçlenerek çıkmaktır
diyor
Mevlananın
bir sözü var. İşlerin ters gittiyse duanın zamanı gelmiştir
diye, insanın dönem dönem inandığı şeylerle baş başa kalması
gerekiyor bence. İnancı ne olursa olsun ona iyi gelenle kendini
güçlendirmesi gerekiyor. Yani dolmadan boşalamazsın, boşalmadan
da dolamazsın işte……
İnsan
böyle bir acı başına geldiğinde istisnasız her yolu deniyor.
Bence denemelidir de. Bize herkes durun artık yeter dese de
kendimizi kontrol edemedik. Bazı ebeveyn olan , kalbiyle hareket
eden arkadaşlarımız kimse sizi bu konuda ikna edemez içinizin
sesi dur diyene kadar durmadan devam edeceksiniz demişti. Güzel söz
sanırım bende danışanlarıma başımıza gelen bu olaydan sonra
bunu söylerdim artık durman gerek ama kalbin sana dur diyene kadar
her yolu deneyerek yoluna devam edeceksin diye. Yola devam etmek
derken aklıma geleni anlatmak istiyorum. Yıllardır bu kişisel
gelişim ve şifa camiasının içindeyim, bazıları gönlüme
değdiği ve gerçek şifacı diyebildiğim kişilerdendir. Bunlardan
biri de Cenk Sertdemir’dir. İsmi gibi sert ama dibine kadar
samimidir,işini çok iyi bilir. Gerçeği yüzüne apaçık söyler
çekinmeden. Çağatay 7 aylık olduğunda İstanbul’da Mehmet
Hocada eğitimim vardı. Suadiye Residance Çağatay’ın ne
hikayelerine şahit oldu. Doğduğu günden itibaren tüm derslerimde
onu da götürüyordum. Hotelle sınıfımın binası yan yana, bu
konuda çok rahat ettik. Her ders arası gider onu görür, emzirir
gelirdim. Öyle şanslıyım ki müthiş arkadaşlarım var, hepsi de
bu işlerle ilgileniyor ders arasında gelirler ve bir çalışma
yaparlar sonra geri dönerdik. O günlerden bir gün Cenk bizi
kırmadı ve geleyim görüşelim dedi. Fakat Çağatay ile ilgili
hiçbir şey bilmiyordu, neden yanımıza geldiğini de bilmiyordu.
Ziyarete geldiğini biliyordu sadece. Gelirken eşini de almış
yanına ve eşinin ruhlarla konuşabilme özelliği varmış. Hotelin
merdivenlerinde Çağatay onunla iletişim kurmuş. Lütfen söyle
annemle babama İsmail Toprak ismini değiştirsinler, ikisini de
beğenmiyorum demiş. Sonra odamıza geldiler. Cenk Çağatay’a
çalışma yaptı oğlunuz iyileşecek, koşturup durmayın,ona
güvenin dedi. Hangi anne baba çocuğunun büyüdüğüne inanmış,
gücüne inanmıştır ve onu bu haliyle özgür bırakmıştır
acaba diye düşündüm,onun başına gelseydi ne yapardı acaba.
Durun artık durun dedi. Bize kendi hikayesini anlattı. Biz
Almanyadayken, annem bana hamileliğinin son günlerinde
merdivenlerden yuvarlanmış, sanırım ben de oğlunuz gibi travma
geçirmişim ve 2.5 yaşıma kadar hiç yürümemişim, şimdi bana
bakın ne kadar güçlüyüm dedi. Beni bu hikaye öyle rahatlattı
ki anlatamam size. Zaten bizim yolculuğumuzun içinde bu tarz
hikayeler beni hep umutlu kıldı, daha ileriye taşıdı, inancımı
güçlendirdi. Sıkıldıkça engelli olup onu aşmış insanların
hikayelerini okudum ve dinledim……
Cenk
yıllar önce bir gün Rusya’ya Kızıl’a gitmiş, orada Türk
Şamanlar yaşıyormuş. Kızılda Şaman Şifacılar varmış.
Cenk’in gezisi sırasında buraya gel ve şifacı ol demişler.
Sonra yine gitmiş ve 3.5 yıl kalıp Ruslar tarafından psişik
şifacı ünvanı almış.
Oğlumuza
enerji çalışması yapıp, koluna bir kırmızı ip bağladı. Bu
ip kendi kendine kolundan kopana kadar çıkarmayın dedi ve sonra
oğlunuzun dediğine kulak verin ve ismini değiştirelim dedi. Sonra
doğum sayılarına baktı ve bu çocuğun su enerjisine ihtiyacı
var dedi. Su gibi çağlayan bir isim olsun ÇAĞATAY koyalım dedi
veee ismini Çağatay koyduk. Bizim için hoş görünse de karşıdan
radikal ve iç acıtan bir karardı ama mantıklı düşündüğümüzde
herkesin kendi ismini koyma özgürlüğüne sahip olması gerektiği
duygumuz vardı. Aylar sonra sevdiğimiz Tarihle ilgilenen bir
arkadaşımızdan Çağatay’ın Cengiz Hanın oğlu olduğunu ve
Cengizin Deniz anlamına geldiğini öğrendik. Denizin oğlu
Çağatay….İsmi koyulduğunda eşimle ikimiz Çağatay bugün ilk
defa doğdu dedik. Bugün her şey çok güzel ve o sağlıklı
Çağatay olarak hayatına devam edecek. Cenk ve eşini alıp en
sevdiğimiz mutfak olan Çin mutfağına gittik ve kutlama yaptık.
Bir süre insanlara oğlumuzun ismini değiştirdik demek bize
sıkıntı verici geldi, titrek seslerle gizli saklı söyledik
insanlara ve oğlumuza Çağatay’ı. Yaşam insanı her şeye
alıştırıyor ve sonra buna da alıştık.
Oğlumuzun başının
şişliğinin inip bizim yaşadığımız şoktan devam etmek
istiyorum(yaklaşık 1 aylık olduğu döneme)
Alık
balıklar gibi bakınıyorduk boş boş ve çaresizce dünyaya.Önce
gidip Devlet Hastanesine başına ultrason çektirdik, tüm korkumuz
beyninde hasar olmasıydı. Ultrasonda bir şey çıkmadı ve beyin
iyi durumda dediler,biz biraz ferahladık. Ama başındaki kemiklerin
durumu için hemen Edirne Tıp Fakültesine koştuk. Eşimin değerli
arkadaşı Dr. Ülfet oğlumuza baktı ve bu kranyosinostozis galiba
dedi. Bunun için kemiklere bakmamız gerek ve tomogrofi çekilmesi
gerek. Öyle üzgünüz ki ne olacak şimdi, Allahım ne olacak
şimdi, biz bu çocuğu öyle çok istedik ki, bu mu gelecekti onun
başına, bu mu gelecekti bizim başımıza.Yüreğimiz yangın yeri.
Bu yaşıma kadar onca sıkıntı,acı , cefa gördüm hepsi de ne
anlamsızmış, ne boşmuş, ben onlara mı üzülmüştüm.Ne boş
şeylerle uğraşmışım, yaşadığım her şeyin yaşanılabilir
ve geçebilir olduğunu görmüştüm sonuçta ama bu ne olacak
şimdi, oğlum ne olacak şimdi,biz ne olacağız şimdiiii…..
Yanıyorum,yanıruzzzzz….Hiçbir şey acımı dindirebilecek güçte
değil..
Kranyosinostozis
denen şey, kafatasındaki bazı kemiklerin yapışık olmasıymış
ve ameliyatla kemiklerin ayrılması gerekliymiş. Yoksa beyin
büyüyemezmiş. Kemikler açıldıktan sonra aylarca başında
kaskla gezmesi gerekliymiş. Tomografi için bile bu kadar küçükken,
böyle büyük bir ameliyatı nasıl yaşar bu bebekkkkkk, benim
bebeğimmmmm???????
Akşam
eve geldik, bebek kucağımda, kontrolsüz ağlıyorum, ağlıyoruz,
bebek kucağımda öyle masum ve güzel ki…Ne oldu şimdi, doğumdan
daha 4 gün önce doktora gittik, oğlumuza kapsamlı baktı doktor
ve her şey mükemmel dedi. Görünmezmiydi, bu kafatasının
kemikleri yapışıksa ultrasonda…
İnternet
başında ağlayarak saatler geçiriyorum. Nedir bu kranyosinostozis,
babası başka köşede bilgisayarda..Dünyadaki bütün makaleleri
okuyoruz vakaları ameliyatları seyrediyoruz..
Elimizde
mezura her dakika başını ölçüyoruz, bir milim büyüme yok.
Küçücük bebeğim sanki anlıyormuş gibi ve bana göre mutlaka
anlıyordu mezurayı hissettiği anda ağlıyor sanki lütfen artık
beni bırakın der gibi.
İsmail
ve ben birbirimizi üzmemek için gizli gizli ölçüyoruz kafasını
büyüme yok , ne olacak şimdi. Bir yandan da başkaları ne der
korkusuna giriyor egomuz ve başını her zaman kapalı tutyoruz.
Daima başında şapka var. Sonradan öğrendik ki , bıngıldak
bebeklerin Allahla, evrenle bağlantı kanalıymış ve bebeklerin o
bölgeleri zaten açılıp,gösterilip ellenmemeliymiş. Ama kemikler
öyle birbirinin üstüne geçmiş ki çocuğumuzun açık bir
bıngıldağı yokkkkkkkkkkk……..
Almanyadan
kuzenim ,canımın yarısını arıyorum sürekli yada o beni arıyor.
Nerede ameliyat ettirilebilir , ne yapılabilir diye. Bilgisayarda
kranyosakral diye bir sistem gördüm Alman icadıymış, kafatasına
çalışılıp, kemikler esnetilebiliyormuş. Alman bir doğum
hemşiresiyle görüşmüş kuzenim ayrıca ne acıdır ki bizim
ülkemizde hala bulunmayan homeopatik ilaçların içinde Arnica
Montana diye bir ilaç varmış, eğer iç kanama varsa hemen
alınırsa kanamayı durduruyormuş. Yani biz doğum anında beynin
içinde kanama olduğunu anlasaydık ve bu ilacı verebilseydik
eminim ki, hasarlı bölgeleri çok daha az oludu oğlumuzun…Hemşire
Arnikayı Seraba söylediği gibi, Serap alıp yolladı ama bizim
için çok geçti aslında. Beyindeki kanama geçeli günleeeerrr
olmuş, geçmiş ola. Yine de verdik. Bu arada İsmailin homeopatiyle
ilgili hiç bilgisi yok tabi haklı olarak, çünkü bizim ülkemizde
geçerli değil hala. Yeri gelmişken homeopati nedir diye kısa bir
not düşeyim sizlere Şaduman Karacanın kaleminden.
Homeopati
eski yunancadan gelir ve homeos (= benzer) ile pathos ( = acı
çekmek, hastalık) kelimelerinden oluşur, benzeri benzer ile tedavi
etmek anlamina gelir.
Yaklaşık
200 yıldan beri Avrupa, Amerika ve Hindistan’da yaygın olarak
uygulanan bu Doğal Tıp ( veya Alternatif Tıp) yöntemi insanı bir
bütün olarak ele alır ve asil olarak semptomlardan ziyade insanı
tedavi etmeyi amaçlar. Homeopatik tedavide, doğanın değişik
alanlarından seyreltilerek elde edilen ilaçlar, kişinin kendi
kendini doğal bir şekilde iyileştirmesi için vücuda ivme verir.
Bu tedavi şeklinin etkili bir yöntem olduğu sağlıklı insan
üzerinde binlerce kez ispatlanmış olup bilimsel bir sistem olduğu
kabul edilmiştir.
Homeopatik
ilaçlar; bitkilerden, hayvanlardan, minerallerden ve insanlara veya
hayvanlara ait hastalıklı dokulardan yüksek oranda seyreltilerek
etkin hale getirilir. Belli bir seyreltme noktasından sonra artık
ilacın elde edildiği madde yok olur ve sadece onun enerjisi veya o
maddenin ruhu olarak nitelendirebileceğimiz kısmı kalır. Bu
bağlamda ana zihniyeti şu şekilde açıklayabiliriz: sağlıklı
bir insanda hastalığa yol açan bir madde çok az miktarda alındığı
takdirde sözkonusu hastalığı hasta bir insanda tedavi eder. Bu
süreç içinde hasta insanın sahip olduğu yaşam gücü aldığı
ilaçla dahada güçlenmek için harekete geçer ve vücudun kendi
kendini iyileştirmesini sağlar.
Homeopati
kendi başına bütünsel bir tedavi sistemi arzetmektedir. Her ne
kadar tanımlanırken aşı mantığı üzerinden açıklanmaya
calışılsada esasen bir aşı uygulaması ile alakası yoktur.
Homeopatik ilaç ile yukarda açıklandığı üzre maddelerin
seyreltilmiş ve maddesellikten uzaklaşmış formları
kullanılmaktadır. Aşı da ise hastalık ajanları ölü veya canlı
olarak direkt vücuda verilir ve vucut bunlara karşı koyabilmak
için ankor üretir. Homeopatide ise adeta verilen ilaç ile o
maddenin enformasyonu üzerinden yalancı semptom oluşumuna yol
açılır ve bu semptomu yok etmeye çalışırken vücut esas
hastalığıda ortadan kaldırır. O nedenle homeopatik ilaçlar
sağlıklı insanlar üzerinden denenerek olumlu sonuçlar sonucu
simya kitaparına (Materia Medica) alinmıştır.
Homeopati
genelde hastalık semptomları olması durumunda uygulanmaktadır.
Sadece kanser durumunda aile anamnezinde yoğun kanser vakaları var
ise ve söz konusu kişide de sistemsel zayıflıklar gözlemleniyorsa
kanser koruması kullanilır, fakat bu maddesel değildir, daha
ziyade o kişinin kanserden korkusunu yatıştırmak içindir.
Dolayısı ile de önemli oranda kanser oluşumunu engellediğini
deneyimlemekteyiz. Fakat kanser vakası durumunda kanser aşısı
olarak homeopatik ilaç kullanılmaz. Ancak Antropozofik Tıp
eğitimli homeopatlar veya hekimler ökseotu preparatları ile
özellikle ökseotu iğnesi ile Almanya'da oldukça başarılılar.
Unutmamak gerekirki Antropozofik tedavi sürecine girmiş bir hastaya
bütünsel yaklaşıldiğı için tedavi sürecini olumlu şekilde
etki eden daha bir çok tedavi yöntemi de uygulanmaktadır. İşte
bunların tamamının sonucu tedavilerde başarı elde edilmektedir.
Homeopatik
tedavi genelde akut veya kronik hastalık tedavisi şeklinde
uygulanır. Özellikle kronik hastalıkların tedavisi hastanın
genel yapısına yani konstitusyonuna hitap eden bir ilaçla yapılır.
Bu tedavinin süresi ise hastalığın aşamasına, o ana kadarki
uygulanan diğer agresif tedavi yöntemlerindeki alınan ilaçlara,
vurulmuş olan aşılara ve hastanın gösterdiği çabaya göre
değişir.
Homeopatik
tedavi şekli detaylı bir görüşme (ilk anamnez) sonrasında
tamamen hastanın yapısına ve hastalığın karakterine göre
homeopat tarafından belirlenir. İlk anamnezle birlikte hasta ve
uzman homeopat ortak bir gelişim/değişim sürecine girerler ve
hasta kendini iyi hissettiği zaman bu süreç tamamlanmış olur.
Homeopatik ilaçların alınma sıklığı da hastanın durumuna göre
değişir. Bazı ilaçlar bir kereye mahsus verilir, bazıları her
gün ve bazıları ise gereken durumlarda alınır. Hasta tamamen
kendisini tedavi eden uzman homeopatın talimatı üzerine hareket
etmelidir. Bu arada uzman homeopat hastanın uyması gereken diğer
hususlar konusunda hastaya da bilgi verir. Hasta bu hususlara uymalı
ve uzman homeopatına kontrol görüşmelerinde durumundaki
gelişmeleri rapor etmelidir.
HOMEOPATININ
SINIRLARI VE BAŞARILARI
Her
tedavi alanında olduğu gibi tabiiki homeopatininde sınırları
vardır ve gerektiğinde diğer tedavi yöntemleriyle beraber
çalışmalıdır. Kanser gibi hastalıklarda kanserin aşaması ve
bazı hastalıklarda vücudun yıpranmışlığı tedavinin
başarısını belirler. Ya da ağır organ hasarı sözkonusu olan
bir hastada başka yöntemlerinde tedaviye dahil edilmesi gerekir.
Diğer yandan homeopatik tedaviyle uyuşmayan durumlarda var. Örneğin
hasta düzenli olarak Antibiyotik, Kortizon, iltihap dindirici vs.
alıyorsa homeopatik tedavi başarılı olamayabilir. Ayrıca çok
nadir de olsa bazı insanların homeopatik ilaçlara karşı aşırı
hasassaslığı ya da aksine duyarsızlığı gözlemlenmiştir. Bu
konuda homeopatlar farklı görüşlere sahiptirler.
Homeopatinin
başarı gösterdiği alanların bazıları:
- Migren ve diğer baş ağrıları
- Çocuk hastalıkları ve gelişim problemleri
- Alerjiler, Cilt hastalıkları
- Solunum yolu hastalıkları, Astım
- Romatizma, eklem ve kemik hastalıkları.
- Depresyon, Panik atakları, korkular,
- Uykusuzluk, değişik kriz dönemi problemleri
- Üşütmeye yönelik hastalıklar, Grip ((Üst Solunum Yolları Enfeksiyonları -ÜSYE)
- Kadın hastalıkları, menstrual düzensizlik
- Kadınlarda buhran dönemi, menopoza giriş zorlukları
- Kıskançlık, ağır üzüntü,
- Kanser önleme, kanserin tamamlayıcı tedavisi ve kemoterapi sonrası tedavi
- Degişik organsal hastalıklar (kalp, sindirim sistemi, akciğerler, kemik, kas vs.)
- Psikosomatik hastalıklar
- Şeker, Karaciğer hastalıkları
- Böbrek ve idrar yolları hastalıkları
- Ve başka birçok hastalık
Tarihden
Günümüze Homeopati
Homeopati
“maddeler seyreltildikçe etki güçleri artar“ prensibine
dayanmaktadır.- Bu prensip tarihte ilk defa antik Yunan döneminin
en tanınmış hekimi olan Hippokrates tarafından farkedilmiştir.
Daha sonra bu doğa yasası 16. yüzyılda Alman gezgin, Hekim ve
Simyacı Paracelsus tarafından oldukça yoğun bir şekilde
araştırılmıştır. Fakat bu doğa prensiplerini ilk defa Doktor,
Eczacı ve Kimyacı olan Samuel Hahnemann kendi üzerinde yaptığı
denemelerle doğrulamış ve bu gücü hastalıkların tedavisinde
kullanmayı bir bilim haline getirmiştir.
Christian
Friedrich Samuel Hahnemann 1755 de Almanya’nın küçük bir
şehrınde Meissen’de ( bugün Dresden’e bağlı) doğmuş. Tıp,
eczacılık ve kimya öğrenimlerini bitirdikten sonra kısa bir süre
hekim olarak çalışmış ve müteakiben bu şekilde doktorluk
yapmayı red etmiş ve bildiği 7 lisanla çeviri yapmayı tercih
etmiştir. Çeviriler esnasında Kınakına ağacının
(Latinamerika’nın tropik bölgesinde yetişir) kabuğunun sağlıklı
bir insan tarafından alındığında malarya ( sıtma ) hastalığına
benzer semptomlar gösterdiğini öğrenmiş ve kendi üzerinde bunu
defalarca denemiştir. Bu şekilde tedavi yapılması kanısına
varıp bir dizi deneme ve olumlu sonuçlar aldıktan sonra bunları
ana eseri olan “das Organon“ adlı kitabında bilimsel bir hale
getirmiştir. Böylece Homeopati modern ve doğal bir tedavi yöntemi
olarak doğmuştur.Hahnemann uzun süre Almanya’da Homeopat olarak
hasta kabul etmiş ve hayatının sonuna kadar (1843 / Paris) yaptığı
araştırmalar hakkında çok sayıda kitap yazmıştır.
Hahnemann
klasik Homeopatide üç temel prensibi öngörüyor.
- Benzerlik prensibi: “Similia similibus curentur“ “Benzeri benzer ile tedavi etmeli“
- İyi bir homeopatik ilaç tanımlama bilgisi
- Bireysel hastalık şeklini tam kavrama ve detaylı bir anamnez
Hahnemann;
Homeopati tedavi yöntemini klasik Homeopati olarak bilimsel bir
sisteme oturtarak tıp tarihine ve insanlığa büyük bir hizmette
bulundu. Homeopatlar günümüze kadar Hahnemann’ın açtığı
yoldan gidip Homeopatiyi dünyanın her tarafına yaydılar ve
uyguluyorlar. Böylelikle değişik ağırlık noktalarıyla birçok
akım Hindistan, Latin Amerika, Kanada, ABD ve Avrupa’da oluştu.
Bu oluşum bize homeopatinin günümüz koşullarına göre yani
hastalıkların komplike oluşlarına göre Hahnemann’ın zamanında
tahmin bile edilemeyen bir çok gelişmelere açık olduğunu
gösteriyor.
Kranyosakral
yaptırın dediler ya bize güya kamikleri açtıracağız, sadece
Almanyada var sanıyoruz bu kranyosakralı, Almanya’ya gitme
planları yapıyoruz. Doktorlarla görüşüyoruz,uzun süreli tedavi
diyorlar kranyosakral için…Bu arada kranyosakralında ne olduğunu
yazayım sizlere, alternatif terapi sayfasından aldığım
bilgilerle :
Kraniosakral
terapi, vücudun kafatası ve bel kemiği bölgesinin, kemikler,
sinirler, sıvılar ve bağ dokularını kapsayan kraniosakral
sistemi dengelemek için çok hafif dokunuşlar kullanan bütünsel
bir iyileştirme uygulamasıdır. Kraniosakral terapi, kraniosakral
sistemle ilgilenir. Bu sistem, dura mata adı verilen, vücudun
derinlerindeki bağ dokusunun aralıksız bir zarıyla birbirine
bağlı olan kafatası, omurga ve kuyruk sokumunu içerir. Dura mata
aynı zamanda beyin ve merkezi sinir sisteminin de etrafını
çevirmektedir. Kraniosakral terapi William Garner
Sutherland'in 1899'daki çalışmalarına dayanarak, 1983'te Dr. John
Upledger tarafından geliştirilmiştir. Sutherland, beyne ait
omurilik sıvısının, dura mata bölgesinde yükselip alçaldığını
fark etmiştir. Bu harekete primer solunum etkisi adını vermiştir.
Bugün ise kraniosakral ritim (KSR) veya kraniyal dalga olarak
adlandırılmaktadır. Kraniosakral terapistleri, kafatasının
altına veya kuyruk sokumuna yavaşça dokunarak vücuttaki
kraniosakral ritmi kolaylıkla hissedebilirler. Seans sırasında,
kraniosakral ritmin oranı, titreşim genliği, simetrisi ve akış
kalitesindeki bozuklukları hissederler. Bir terapist, KSR’nin
akışını dengelemek için çok hassas dokunuşlar kullanır. Beyin
omuriliği sıvısı özgürce hareket ettiği zaman, vücudun doğal
iyileşmeye yanıt vermesi başlar. Bir kraniosakral seans genel
olarak 30-90 dakika kadar sürer. Hasta, üzerindeki kıyafetlerle
bir masaj yatağında uzanırken, terapist nazikçe KSR akışını
düzenler.
Upledger,
kraniosakral terapi seansında kullanılabilecek çeşitli teknikler
tanımlamaktadır. İlk teknik, enerji kistini serbest bırakmaktır.
Bu teknik, hastanın vücudundan yabancı ve bozucu enerjilerin
salıverilmesini sağlayan pratik bir metottur. Enerji kistleri,
yakın oldukları bölgelerdeki doku ve organların aksaklık
yaşamasına neden olabilirler. Terapist bu kistleri hastanın
vücudunda hisseder ve nazikçe enerji engelini kaldırır.
Sutherland,
enerjinin yönlendirilmesi adını verdiği ikinci bir teknikten
bahsetmiştir. Bu teknikte terapist, enerjiyi bir elinden hastaya,
oradan da diğer eline aktarmaktadır.
Üçüncü
tekniğe miyofasiyel salım adı verilmektedir. Bu yöntem, bağ
dokudaki veya vücudun bağlantılı dokularındaki tansiyonu serbest
bırakan manipülatif bir vücut çalışmasıdır. Bu vücut
çalışması yöntemi daha güçlü dokunuşlar gerektirir.
Upledger’in
dördüncü tekniği rahatlama pozisyonudur. Bu teknik, hastanın
vücudunda sakatlanmanın olduğu bölgeyi takip ederek o bölgeyi
tutmayı içerir. KSR aniden durduğunda terapist, travmanın serbest
bırakıldığını anlar.
Son
teknik de, somatik-duygusal rahatlamadır. Bu teknik Upledger
tarafından geliştirilmiştir ve krainosakral terapinin bir dalıdır.
Vücuttan ve zihinden, travmanın kalıcı etkilerini ve "dokularda
kilitli kalan” yaralanmaları çıkarmak için uygulanır.
Seansın
ücreti, tedavinin sonuçlanması için gereken zamana ve terapistin
niteliklerine göre değişir. Eğer terapi lisanslı bir sağlık
uzmanı tarafından uygulanır ve saptanırsa, seans ücreti sigorta
tarafından karşılanabilir.
Kraniosakral
Terapinin Kökeni
Bel
kemiği sinirlerinin hareketine ve bunun hayata berraklık ve "kalbe
huzur getirmesindeki” önemine ilişkin ilk yazılı kaynak,
Çin’deki 4000 yıllık bir metin olarak bulunmuştur. Kraniosakral
çalışma, "dinleme sanatı” olarak belirtilmiştir.
Ortaçağdaki çıkıkçılar da, vücudun hafif hareketlerini
hissetmişlerdir ve bu hareketleri, çatlak ve çıkıkları
düzeltmede ve baş ağrılarını tedavi etmede kullanmışlardır.
1900’lerin
başlarında, Amerikalı bir kemik hastalıkları doktoru olan Dr.
William Sutherland’ın araştırması, kafatası ve leğen
kemiğinin hareketlerini detaylı olarak anlatmıştır.
Araştırmasından önce, kafatası, katı ve hareketsiz bir kütle
olarak düşünülüyordu. Daha sonra Sutherland, kafatasının
aslında doku katmanları ile bağlı 22 ayrı hareketli kemikten
oluştuğunu açıkladı. Bu çalışmasına kafatası osteopatisi
adını verdi. Amerikalı bir kiropraktör ve Sutherland’ın
çağdaşı olan Nephi Cotton, bu yaklaşıma kraniyoloji adını
verdi. Bu iki ilimin doktorları, bu orijinal yaklaşımları
inceledi, geliştirdi ve çalışmalarını, sakro-oksipital teknik,
kraniyal hareket terapisi veya kraniosakral terapi olarak yeniden
adlandırdılar.
Bir
kemik hastalıkları doktoru olan Dr. John Upledger ve Michigan
Eyalet Üniversitesi’ndeki ve Osteopatik Tıp Koleji’ndeki
Biyomekanik Departmanı’nda bulunan diğerleri de Sutherland’ın
araştırmasını öğrendiler ve daha da geliştirdiler. Upledger,
çeşitli kemik hastalıkları doktorlarının klinik gözlemlerini
araştırdı. Bu araştırma, Upledger’ın kraniosakral terapi
adını verdiği çalışmasının temelini oluşturdu.
Kraniosakral
Terapinin Faydaları
Upledger’a
göre kraniosakral terapinin olumlu bir şekilde uygulanabileceği
durumlar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, baş ağrıları,
kronik orta kulak iltihabı, ağrı ve genel sağlık korumadır. Bu
terapi, otizm, fibromiyalji, kalp hastalıkları, osteoartrit,
akciğer iltihabı, romatizmal eklem iltihabı, kronik sinüs
enfeksiyonları ve gastroenteritides (mide ve bağırsak yangısı)
için tavsiye edilmektedir. Aynı zamanda, kronik yorgunluk sendromu,
sırt ağrısı ve adet düzensizliği tedavileri için diğer
terapilerle birlikte uygulanmaktadır. Bunlara ek olarak, diğer
kraniosakral pratisyenleri, gözlerde işlev bozukluğu, yazı
körlüğü, depresyon, motor koordinasyonu zorlukları,
temporomandibular eklem bozuklukları (TMD), hiperaktivite, kalın
bağırsak sancısı, bebeklerde astım, floppy baby sendromu
(hipotoni), boyun incinmesi, beyin felci, bazı doğuştan gelen
özürler ve diğer merkezi sinir sistemi bozuklukları için de bu
terapinin faydalı olduğunu belirtmişlerdir.
Kraniosakral
Terapide Dikkat Edilmesi Gerekenler
Bu
nazik uygulama çoğu durumda oldukça güvenlidir. Ancak,
kraniosakral terapi, akut sistemik enfeksiyonlar, sonradan oluşmuş
kafatası kırıkları, intrakranial kanamalar veya damar genişlemesi
veya medulla oblongatanın (beyin sistemi) fıtıklaşması
durumlarında tavsiye edilmemektedir. Kraniosakral terapi, diğer
tıbbi yaklaşımların kullanımını engellemez.
Yan
Etkileri
Bazı
kişiler, tedaviden sonra hafif bir rahatsızlık hissedebilir. Bunun
sebebi, bir travmayı veya sakatlığı tekrar yaşamış olmak
olabilir veya önceden hissizleşmiş olan bir bölge tekrar hayata
dönebilir ve daha hassas bir hal alabilir. Bu yan etkiler
geçicidir.
Araştırma
ve Genel Kabul
Kraniosakral
terapinin çeşitli etkileriyle ilgili olarak 40’tan fazla bilimsel
makale yayımlanmıştır. Aynı zamanda bu terapi üzerine 10 adet
yetkili okuma kitabı bulunmaktadır. En fazla göze çarpan bilimsel
makaleler arasında Viola M. Fryman’in, 1,250 doğuştan kusurlu
yeni doğan çocuğun başarıyla tedavi edilmelerini konu alan
çalışması yer almaktadır. Edna Lay ve Stephen Blood TMD
üzerindeki etkilerini göstermiştir ve John Wood psikiyatrik
bozuklukların tedavi sonuçlarını belgelendirmiştir. Amerikan Diş
Hekimleri Birliği, kroniosakral terapiyi ortodontik çalışma için
oldukça etkili bulmuştur.
Biz
Almanya’ya gideceğiz de bu terapi sürekli yapılmalıymış.
Benim canım dostum, bana göre gelmiş geçmiş en muhteşem
fizyoterapist, sabır küpü, ışık arkadaşım, kalp yoldaşım,
güvendiğim en mühim şahıslardan Özkan Başoğul’u aradım.
Özkan sana bir derdimi anlatacağım, durumumuz bu şekilde acil
kranyosakral almak istiyoruz ne yapmalıyız sence..Bize ne dedi
sizce??? Ben yapıyoruuuumm…..O anda aldığım en özel
hediyelerdendi sanki.. Ama kırk yıllık gönül dostu kardeşimin
bunu yaptığını bilnmiyorum, düşünebiliyor musunuz ne acı bir
durum. İnsan başına gelmeyince bunca bilgiyi es geçiyor işte…Canı
durur mu, hiçbir insana kıyar mı, hemen atladı geldi bize işte.
Şimdi siz tomografileri çektirip sonuca bağlayın hemen başlayalım
dedi…
Tomografi
günü geldi çattı…
Devlet
Hastanesinde tomografi çektirdik yavrumuzu, gözlerimiz öyle
endişeli, kalbimiz öyle korkaktı ki..Sonucu bekliyoruz
şimdi..Bildiğim bütün duaları okuyorum, her an İsmail’e
soruyorum. Canım ne olacak sence , ne çıkacak sence ???
Bir tanem kocamın kafasını
hiç bu kadar yerde görmemiştim, üzgün üzgün duruyor ve küçük
çocuk çaresizliğiyle bekliyordu…
Biz
Çağatay’la eve döndük. İsmail sonucu bekliyor. Tomografiyi
almış ve nöbetçi doktora okutmuş. Doktor berbat demiş, resmen
berbat. Tüm kemikler birbirine yapışmış. Kemik aralarında hiç
boşluk yokkk………
Kocam
eve geldi, mahvolmuş, dağılmış durumda. Ağzını bıçak
açmıyor.hepimiz küçük çocuk gözleriyle ona bakıyoruz. Ne
olmuş İsmail ???? Ses yok, nasılmış İsmail ses yok ???
Bir
şey söylesene, seni ne zor buldum ben bu gidişle seni de
kaybedicem sanki. Annem babam yanımızda kimsede tık yokk..
Gece
saat 2 ‘de kalkıyorum oğlumu emzirmeye, emzirdikten sonra
tuvalete giriyorum. Saatler geçmiş sabahın 6 ‘sı olmuş, ben
hala tuvaletteyim. Hangi dünyadaydım o ara ne düşünüyor ve
ağlıyordum , kimse görmesin diye tıkıldığım tuvalette
anlamyorum kiiiii…….
Pazartesi
Dr. Ülfet’e gittik koşarak. Şimdi biz bu ameliyatı yaptırmak
için nereye gideceğiz diyerek. Merak etmeyin bu konunun Türkiye’de
ki uzmanı İstanbul Kartal Araştırma Hastanesinde Dr. Tufan Bey
var. Hemen onu arayalım gidin ve ameliyatınızı olun dedi…Sağolsun
aradı ve randevu aldık ancak bir süre sonraya..
Anneme
dedim ki anacığım ne olur ne olmaz, bu yavrunun bebek mevlüdünü
yapalım da duası olsun..
Karar
verdik mevlüd yapmaya. Apar topar toplandık , kurbanımızı
kestik. Eşi dostu çağırdık. Derdimizi kimseye anlatmıyoruz,
bırak anlatmayı belli bile etmiyoruz. Bizim ailenin bir yapısı
vardır. Kan kusacak kızılcık şerbeti içtim diyeceksin, az mı
uğraştı Mehmet Hocam beni yetiştiriken, duygularımı dile
getirebilmeye, hatırlıyorum da ses tonunu hiç beğenmiyorum derdi
yıllarca. Yani git şan dersi al anlamında değil, ses tonun
duygularını ifade etmiyor dümdüz, ifadesizsin derdi yani.
İfadesizdi
işte ama burada kalbi de sakladığım ortaya çıkıyordu. Bunu
öğrenmek daha sonra çooook işime yaradı. Oğlum için yaptığım
çalışmalara da, danışanlarımın kalbini anlamamıza da…
Mevlüdümüzü
kalabalık bir şekilde yaptık. Oğlumuzun başında sürekli
şapkası vardı. Bir iki kişi bir yerlerden duymuş, kenara çekip
bize soruyordu. Benim ağzımı bıçak açmıyor. Daha belli olan
bir şey yok diyorum sadece.Nasıl belli olan bir şey yok. Belli
etsene duygunu ne olacak sanki. Ama birine kalbimi açsam hiç
durmadan ağlayacağım ve krize gireceğim gibi…..
Daima
çok güçlü biri olarak adlandırıldım ben. Halbuki güç erkeğe
özgü bir vasıftır. Kadın kalptir, güçsüzdür ve sevgi temsili
için yaratılmıştır. Çok güçlü olmanın hayatına güç
gerektiren dersler getireceği inancındayım ayrıca etrafındakileri
güçsüz bırakacağı da muhtemel olandır. Zamanla bir kadın için
gücün hayatından neler götürdüğünü de çoook seyrettim ben.
Nerede güçlü bir kadın varsa, orada erkek ilişkilerinden yara ve
acı almış hikayeler vardır.
Bayılırım
hediye almaya ve hediyeleri açmaya. Oğluma ne güzel ciciler
gelmişti, iyi günlerde giysin dilekleriyle……
Her
şeyi kesintisiz organize ettik. İçimiz kan ağlarken, dışımızla
gülerek..
Akşam
oldu ilk işimiz oğlumuzun başını ölçmekti. Ama sonuç hep aynı
tek bir milim büyüme yooooookkkkk.
O
anda evrenden tek talebim , çocuğumuzun başının milim milim
büyümesiydi. Bir baş ne bir kafatası bu kadar mı önemliymiş
yüce yaratıcım. Kızım büyürken İsmail her ay başını
ölçerdi hiç anlamazdım neden olduğunu. Şimdi çok iyi biliyorum
bu ölçümün önemini.
Ameliyat
için randevu günümüz gelene kadar, deli gibi çalıştık eşimle
iş yerlerimizde. Bizim için en büyük motive işimiz oldu daima.
Bir kişiyi şifalandırmak ya da yüzünü güldürerek bir kişinin
yaramıza ilaç oluyordu. Her kesin buyrulan ibadetlerden hariç
kendine özel ibadetleri vardır bence. Benim için ibadetin bir
anlamı da anın içinde kalabilmektir. Anın içinde kaldığında
Allah yanındadır. Geçmiş ve gelecek kaygısı yok olur. Kaygı
olmadığında nifak, kızgınlık, sevgisizlik ortadan kalkar. Ben
bunu işimde çok hissederim. Danışan geldiğinde direkt olarak
başka bir dünyaya geçerim, tek odağım danışanım ve bendir.
Harika bir dünya sanki dünyadan kopuyorsun ve sadece oraya
odaklanıyorsun…
Sevgiyle
bağlı olduğum işime, beni tercih edip gelen tüm danışanlarıma
yürekten şükranlarımı sunuyorum. Her danışan geldiğinde
kendimden bir pay bulup arkalarından onların bazen haberi bile
olmadan çalışmalar yaptım. İnancım karşıma çıkan herkeste
biraz ben vardır. Evrende tesadüf yoksa benim onlara öğrettiğim
bilgilerin yanında, onların da hayat hikayeleriyle bana bilmeden
anlattıkları bir öğreti saklıdır ve vardır. Nede olsa hepimiz
görünmez iplerle birbirimize bağlıyız.
-
Iyi geceler sizi az önce show tv de izledim. Öncelikle beni cok etkilediginizi söylemek istiyorum. Yasadiklarinizi ve duygularinizi cok iyi anlayabiliyorum cunki bende hasta bir cocuk annesiyim.
YanıtlaSilBen Almanyada yasiyorum.
Oglum Anil su anda 6 yasinda ve ona 11 aylikken krabbe hastaligi teshisi konuldu. Bana oglumun en fazla 13 ay yasayabilecegi söylendi. O an yikilmistim. Ama Aileminde sestegiyle hemen toparlandim ve arastirmaya basladim. Cok fazla bosey bulamadim ama sizinde bugün programda dediginiz gibi hep Allaha inandim ve günün birinde mutlaka bir tedavi imkani bulabilecegimize inandim.
Oglumun su anda yasamasina, gülmesine,görmesine daha dorusu gelisimine bir aciklama yapamiyorlar. Doktorlar özel bisey uygulayip uygulamadigimizi soruyorlar bize. Bizde sadece Allah inandigimizi ve Dua ettigimizi söylüyoruz.
En bastada belirttigim gibi sabahki yayinda bahsettiginiz doktor la iletisime gecmeyi cok isterim. Benim ne kadar caresiz oldugumu en iyi siz anlayabilirsiniz. Ayrica sizinde ( sizin deyiminizle ) tamamlayici tipla ilgili calismalariniz varmis. Bu konuya bende cok inaniyorrum. Ve bi konudada tavsiyelerinizi almayi cok isterim.
Umarim mesajimi dikkate alir ve cevap yazarsiniz. Oglumun hastaliginin adi Krabbe hastaligi ( metabolik bir hastalik ) . Hamd olsun rabime simdiye kadar hastalik olmasi gerekenden cok cok cok yavas ilerliyor erken jrabbe olarak teshis konuldu fakat gelisimi gec krabbe gibi oldugu icin teshisi degistirip gec krabbe olarak degistirdiler.
Simdiden cok tesekkür ediyorum ve minik yavrunuzun biran önce tamamen sagligina kavusmasini diliyorum.
Allaha emanet olun
Iyi günler
Merhaba Ayla hanım sizinle görüşmek istiyorum benim de krabbe tanısı almış oğlum var size sormak istediğim şeyler var lütfen cevap verin
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilMerhaba Fadime hanım benimde krabbe tanısı almış bir kızım var
Silİsmim Bayan JOY Roland ve ben Texas ABD'de tabanı. "Hayatım geri döndü !!! Kırık evlilik 1 yıl sonra kocam iki çocuk ile beni bıraktı. Hayatım i neredeyse intihar sona ermek üzere gibi ben duygusal aşağı çok uzun bir süre oldu, hissettim.
YanıtlaSilBen çevrimiçi bir araya High Priest Dr EZE denilen büyük büyü döküm için teşekkürler. Ben internet üzerinden tarama gibi tek sadık gününde, ben bu özel büyü teker ilgili ifadelerine çok rastladım. Bazı insanlar o bazı o rahim, tedavi kanser ve diğer hastalık geri ifade verdi, geri Ex sevgilisi getirdi ifade verdi, bazıları onun benzeri boşanma durdurmak ve bir büyü olduğunu ifade verdi. ben de belirli bir tanıklık rastlamak, o adamın 7 günden az onun Ex sevgilisi geri getirdi nasıl tanıklık, Sonia adında bir kadın hakkında oldu ve onun tanıklığının sonunda o High Priest Dr Eze'S e-posta adresini düştü. Tüm bu okuduktan sonra, ben bunu denemeye karar verdi. E-posta (drezespelltemple@yahoo.com) üzerinden ona temas ve ona benim sorunum açıkladı. Sadece 3 gün, kocam bana geri geldi. Biz sorunları çözüldü ve biz eskisinden daha mutludur. High Priest Dr EZE gerçekten yetenekli bir adam olduğunu ve o harika bir adam olduğu için ben onu yayınlamaya durmayacak ...
Eğer herhangi bir sorun varsa, SİZ xan temas DR. EZE Via
E-posta: drezespelltemple@yahoo.com
çocuk bilimi
YanıtlaSilBizimle iletişime geçin:
YanıtlaSilBBM INVITE ile: {D8980E0B}
WhatsApp: (+ 44) 7480 729811
Tel .... (+ 44) 7480 729811
(İskandalestari.kreditpersatuan@gmail.com)
Meşru, dürüst, saygın ve acil bir krediye mi ihtiyacınız var? Yasal borç arayışınız bugün burada sona eriyor, çünkü finansal ihtiyaçlarınızı karşılamak için buradayız. Bankalar veya finans kurumu tarafından herhangi bir nedenden dolayı bir kredinizi reddettiğinizde, artık endişelenmeyin Finansal sorunlarınız hakkında biz maddi talihsizliğinizin çözümü biziz. 32.000'in üzerinde işletme sahibine işletme kredisi milyarlarca (farklı para birimleri) verdik. Büyümek için doğru işletme kredisini sağlamak için kendi belirlediğimiz risk teknolojimizi kullanıyoruz. senin işin. Düşük faiz oranlı her türden kredi sunuyoruz ve kredinizi geri ödeme süresi de krediniz Kötü bir krediniz var mı? Faturaları ödemek için paraya mı ihtiyacınız var yoksa yeni bir işe başlamak gerekli mi? Yetersiz fon nedeniyle bitmemiş bir projeniz var mı? Yararlanacak herhangi bir uzmanlığa yatırım yapmak için paraya ihtiyacınız var mı? ISKANDAR LESTARI KREDİ FİRMASI amaç mükemmel profesyonel finansal hizmetler sunmaktır
Bizimle iletişime geçin:
YanıtlaSilBBM INVITE ile: {D8980E0B}
WhatsApp: (+ 44) 7480 729811
Tel .... (+ 44) 7480 729811
(İskandalestari.kreditpersatuan@gmail.com)
Meşru, dürüst, saygın ve acil bir krediye mi ihtiyacınız var? Yasal borç arayışınız bugün burada sona eriyor, çünkü finansal ihtiyaçlarınızı karşılamak için buradayız. Bankalar veya finans kurumu tarafından herhangi bir nedenden dolayı bir kredinizi reddettiğinizde, artık endişelenmeyin Finansal sorunlarınız hakkında biz maddi talihsizliğinizin çözümü biziz. 32.000'in üzerinde işletme sahibine işletme kredisi milyarlarca (farklı para birimleri) verdik. Büyümek için doğru işletme kredisini sağlamak için kendi belirlediğimiz risk teknolojimizi kullanıyoruz. senin işin. Düşük faiz oranlı her türden kredi sunuyoruz ve kredinizi geri ödeme süresi de krediniz Kötü bir krediniz var mı? Faturaları ödemek için paraya mı ihtiyacınız var yoksa yeni bir işe başlamak gerekli mi? Yetersiz fon nedeniyle bitmemiş bir projeniz var mı? Yararlanacak herhangi bir uzmanlığa yatırım yapmak için paraya ihtiyacınız var mı? ISKANDAR LESTARI KREDİ FİRMASI amaç mükemmel profesyonel finansal hizmetler sunmaktır
DR WALE'e çok müteşekkirim. Beş yılı aşkın bir süredir bir ilişkim boyunca, bir sabah partnerimle sorunlarım vardı ve o benden ayrıldı, o kadar harap olmuştum ki neredeyse kendi hayatıma son verecek kadar harap olmuştum, ta ki bana her şeyin yolunda gideceğine dair güvence veren DR WALE ile tanışana kadar. iyi olacaktı. yapmam gereken şeyleri söyledi ve yaptığım tüm talimatları yerine getirdi. Ve onunla bir hafta çalıştıktan sonra en büyük sürprizim. Hayatımın aşkı bana geri döndü ve birlikte çok mutlu olduk. Herhangi bir yardıma ihtiyacınız olursa onunla iletişime geçin. WhatsApp/Viber/Telegram : +2347054019402
YanıtlaSilDR WALE'in bana nasıl yardımcı olduğuna dair bir tanıklığı paylaşmak için buradayım. Erkek arkadaşımla iki yıllık ilişkiden sonra aniden değişti ve benimle düzenli olarak görüşmeyi bıraktı, sürekli beni görmemek için bahaneler uydururdu. Aramalarıma ve sms'lerime cevap vermeyi bıraktı ve beni düzenli olarak görmeyi bıraktı. Daha sonra onu birkaç kez farklı kızlarla yakalamaya başladım ama her seferinde beni sevdiğini ve ilişkimizi düşünmek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Ama onu düşünmekten kendimi alamadığım için internete girmeye karar verdim ve DR WALE adlı bu büyü tekeri hakkında çok güzel konuşmalar gördüm ve onunla iletişime geçip sorunlarımı anlattım. Benim için kullandığım bir aşk büyüsü yaptı ve günler içinde erkek arkadaşım bana geri döndü ve benimle düzenli olarak iletişime geçmeye başladı ve birkaç ay sonra birlikte yaşamaya başladık ve bana eskisinden daha açık oldu ve benimle daha fazla zaman geçirmeye başladı. ben onun arkadaşlarından daha Sonunda evlendik ve şimdi 3 yıldır mutlu bir evliliğimiz var ve bir oğlumuz var. DR WALE bana yardım ettiğinden beri partnerim çok istikrarlı, sadık ve bana eskisinden daha yakın. Ayrıca bu büyü tekeri ile iletişime geçebilir ve ilişkinizi düzeltebilirsiniz. İletişim: WhatsApp/Viber/Telegram: +2347054019402 VEYA E-posta: drwalespellhome@gmail.com
YanıtlaSilBu tanıklığı, kalıcı bir çözüm olduğu için ilişkilerinde acı çeken ortaklarla paylaşıyorum. Kocam beni ve dört çocuğumuzu başka bir kadın için iki yıllığına terk etti. Sadece çocuklarım için güçlü olmaya çalıştım ama kalbimi sızlatan acılara hakim olamadım. Yaralandım ve kafam karıştı. Yardıma ihtiyacım vardı, bu yüzden internette bir araştırma yaptım ve DR WALE'nin birkaç saat içinde birçok sevgiliyi geri kazanmaya yardımcı olabilecek bir büyü tekeri olduğunu gördüğüm bir siteye rastladım ve onunla iletişime geçtim ve onun için özel bir dua ve büyü yaptı. ben mi. Şaşırtıcı bir şekilde, birkaç gün sonra kocam eve döndü. Böylece yeniden bir araya geldik ve ailede bolca sevgi, neşe ve huzur vardı. Ayrıca, temasıyla ilgili çözümler için güçlü bir büyü ustası olan DR WALE ile iletişime geçebilirsiniz. WhatsApp/Viber/Telegram: +2347054019402 VEYA E-posta: drwalespellhome@gmail.com
YanıtlaSilMerhaba, işinizde sıkıntı mı var, Evlilik, İmkansız gibi görünen sağlık sorunlarınız var mı? Ben de hayat hakkında kafası çok karışık olan sizler gibiydim ama burada kutlandım, evliliğim ve işim başarılı ve sağlığım iyi durumda. Yaptığım hiçbir şey gelişmez. DR WALE ile iletişime geçin, tüm ruhsal ve tıbbi sorunlara çözüm var. Sizi herhangi bir hastalıktan iyileştirebilir ve herhangi bir büyüyü bozabilir.
YanıtlaSilAşağıdaki bilgilerle Spiritualist ile iletişime geçin: WhatsApp/Viber/Telegram: +2347054019402 VEYA
E-posta : drwalespellhome@gmail.com
Kocam boşanmak için doldurduğunda evliliğim bozulduktan sonra hayat benim için kolay olmadı ama güçlü büyüsü ile bozulan evliliğimi geri getirmek için Dünyadaki bir Tanrı gibi olan DR WALE'i kullandığım için Tanrı'ya şükrediyorum. 6 ay boyunca depresyona girdim ama bugün, DR WALE'in büyüsünü tanıdığım için çok mutluyum, beni gerçekten büyülerin gerçek olduğuna ve işe yaradığına inanmamı sağladı. Beni mutlu ve gururlandıracağına söz verdiği için DR WALE tarafından bana verilen her türlü talimata katlandım ve gerçekten, tüm bunlar oldu ve kocam birkaç gün içinde dizleri yerde bana af dileyerek bana döndü. Onunla temasa geçtikten sonra ve şimdi ömür boyu tekrar mükemmel bir şekilde birbirimize bağlıyız. Dışarıdaki herkese cesaretle söyleyebilirim ki DR WALE büyüleri gerçekten en iyisi ve en güçlüsü. Sonsuza kadar ona minnettarım. Böylece, onunla E-posta üzerinden: WhatsApp/Viber: +2347054019402 veya E-posta: drwalespellhome@gmail.com ile bağlantı kurabilirsiniz.
YanıtlaSilYardım almaya çalışan, ancak başarısız olan herkese meydan okuyorum. DR WALE, aşağıdaki sorunların çözümünde size yardımcı olabilir:
YanıtlaSil*Sizi başkası için terk eden partnerinizi/eşinizi geri getirmek.
*Eşinizin/eşinizin aldatmasını durdurun ve yalnızca size sadık kalın.
*Hayallerinin erkeği/kadını senden kaçmaya devam ediyor
*Sınavlarda ve iş görüşmelerinde başarı
*Kovuldunuz ve ne olursa olsun patronunuzun geri dönmek istemesini istiyorsanız.
* Piyango parasında veya çok ciddi davalarda şans.
* Parçalanmış aileleri yeniden birleştirin/bağlayın.
*Acil Ölüm Büyüsü
*HAFTA İÇERİSİNDE %100 GARANTİLİ
DR WALE ON BÜYÜK BÜYÜ TEKLİFİ İLE İLETİŞİME GEÇİN:
WhatsApp/ Viber : +2347054019402
E-posta: drwalespellhome@gmail.com
Herkese iyi günler, eski kocamı nasıl geri aldığımla ilgili bu güzel haberi tüm dünyaya yaymak için buradayım. Her şey, kocamın beni başka bir kadınla, kadının büyücü olduğunu bilmeden aldatmasıyla başladı, kadının kocama yaptığı büyü, kocamın bana ve çocuklara karşı hislerini değiştirmesine neden oldu ve beş yıllık evliliğimizi bozdu. Bekar bir anne olmanın sancıları yüzünden kafam karışmıştı ve strese girmiştim, bu yüzden bir arkadaşımı aradım ve ona evlilikteki zorluklarımı anlattım, o bana DR WALE adlı bu büyük güçlü büyücü ile iletişime geçmem için talimat verdi ve yönlendirdi, talimat vermesinin ana nedeni DR WALE ile iletişime geçmemin nedeni, son zamanlarda internette bazı kişilerin güçlü büyü yapan DR WALE hakkında yazdığı bazı tanıklıkları okumasıydı ve çok memnun kaldım ve ondan mükemmel bir iş çıkaran yardım aramaya karar verdim. kocama büyü yaparak ve diğer kadının güçlerini kullanarak, onun bana geri dönmesini ve af dilemesini sağladım. Yaptığı iyi işlerden dolayı adını internette yayınlamaktan vazgeçmeyeceğim. Evlilik sorunu, boşanma sorunları, sevgilisini kaybetmiş veya ilişkiyle ilgili sorunları olan herkes için WhatsApp/Viber: +2347054019402 veya E-posta: drwalespellhome@gmail.com ile iletişime geçebilirsiniz.
YanıtlaSilSelamlar
YanıtlaSilYıllarca piyango oynadıktan sonra kazanmayı çok zor buluyorum, işler benim için çok zordu, bu yüzden bana yardımcı olan arkadaşımla bu konuyu tartışmaya karar verdim, o bana Dr. Ajayi ile yaşadığı deneyimi anlattı. onu başka bir eşle evlenmek üzere terk eden kocasını geri getirmesine yardım etti ve onu dört çocukla yalnız başına acı çekmeye bıraktı ayrıca bana Dr. Ajayi ile internette nasıl tanıştığını anlattı Onun hikayesini duyduğumda çok etkilendim bu yüzden ona yaşadığım kötü şansı anlattım Piyangoda Ve Dr. Ajayi ile yaptığım tüm seanslardan sonra beni Dr. Ajayi ile tanıştırdı, bir hafta sonra tekrar denemeye karar verdim Kendime inanamıyorum o kadar çok kazandığıma inanamadım Hepsi Dr. Ajayi sayesinde o harika bir adam ve hayatınızı rahatsız eden herhangi bir konuda manevi yardıma ihtiyacınız varsa, Whatsapp / Viber: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com üzerinden Dr Ajayi ile iletişime geçin ve inanıyorum ki bunu yaptığınız için mutlu olacaksınız.