2 Aralık 2012 Pazar

Sizlerle oğlumuzun hikâyesini içimizden geldiğince paylaşmak istedik ve bu siteyi kurduk. Hatalarımız olursa affola....


Başınıza gelen her şeyde kendinize ya acıyabilirsiniz ya da o olayı bir armağan gibi değerlendirebilirsiniz. Her şey büyümek için bir fırsat veya büyümenin önünde bir engeldir. Seçim sizin." - Wayne Dye

"Kendimi, bağışlayıcılık ve sevgi sayesinde
öfkeden özgürleştiriyorum.
Biliyorum ki, acı eğer engellenemiyorsa,
zafere ulaşma yolunda bana yardımcı olmak için var.

Biliyorum ki,
her şey birbiriyle bağlantılıdır,
tüm yollar kesişir
ve tüm nehirler aynı denize dökülür."

- Paulo Coelho / Elif (Aleph)

 

Sizlerle oğlumuzun hikâyesini içimizden geldiğince paylaşmak istedik ve bu siteyi kurduk. Hatalarımız olursa affola....

Hiç hata yapmayan insan, hiç bir şey yapmayan insandır.
Ve hayatta en büyük hata: KENDİNİ HATASIZ SANMAKTIR!
[Yunus Emre]

 

Hayat ne garip, bir gün kalkıyorsun ve senin bilinçli zihninle hayal bile edemediğin bir şey olmuş…

 Toprak Çağatay babası çocuk doktoru annesi kişisel gelişimci, yaşam koçu  olan bir çocuk.

Ben yıllar önce İsmail’i (Toprak Çağatay’ın babasını) gördüğümde, çocuklara böyle güzel gözlerle açık kalple bakan bir kişiyi daha tanımadığımı düşünmüştüm. Bir çocuğa hala basit bir ilacı yazarken bile düşünür acaba gerçekten yararlı olur mu çocuğa zarar veren bir unsuru bulunur mu diye, öyle içten sever ki çocukları bu haliyle bile kendine âşık etmeyi başarmıştı beni.

Onun kalbine, kaşına, gözüne, burnuna, boyuna, ellerine vuruldum öyle güzel bir vurgundu ki, otuz altı yaşımda her gün artan bir aşk ve sevgiyle ona bağlanıyorum. Onu sevdiğim ilk an böyle güzel çocuk seven birine ben de bir erkek çocuk vermeliyim diye düşündüm. İnsan hep olmayanı ister ya benim 10 yaşında bir prensesim var adı Elif Naz, öyleyse bu sefer erkek olmalı diye güzel bir hayal kurmuştum.

Uzun zaman birlikte olup sonunda ikimizin erkek çocuğunun olmasını düşledik. İsmail’e yıllar önce benimle tanışmadan önceki dönemde bir kahve falı bakmışlar ve senin 3.çocuğun olacak demişler o da ama nasıl olur benim 2 çocuğum var başka çocuğum olma imkanı pek yok demiş ama bu sözleri kalbine yazmış ya da ruhu bunu önceden biliyormuş o fark edememiş.

Biz eşimle birbirimizi  çok sevdik ama daha önceki şartlarımızdan dolayı hep birbirimizden kaçmaya çalıştık, her kaçış girişimimiz daha güçlü bağlanma ile sonuçlandı ve sonunda zor şartlar altında yaşamımızda ki daha önceki dönemi kapatıp yeni bir döneme girdik. Eskiden beri devam eden ruhsal gelişim merkımın devam yolculuğunu beraber yaptık ,bizim bildiğimiz dünyadan başka bir dünya da  varmışı deneyimlemeye başladık. Gördüğümüz dünyanın çok daha derini varmış ve bizle hep bağlantıdaymış. Kuantum, spiritüelizm, aile dizimi, enerji daha birçok kavram ve gerçeklik. R. Şanal’ın Kuantum Sıçrama kitabı ile başlayan uzun ince bir kendini arayış yolu. Ben kimim, neden buradayım, kim olma arzusundayım, neden korku, neden sevgi, neden hastalıklar, sağlığa değişik  bakış açıları var mıdır, biz bunun içinde yer alıp kendimize ve insanlara destek verebilir miyiz? Sonra hala ilk günkü heyecanıyla devam eden yeni eğitimler ve parçamız gibi düşündüğümüz Edirne Carpe Diem Gelişim Merkezini kurdum. İş yerine özellikle bu ismi koyduk ki” Geçmişe üzülmek, gelecekten tedirgin olmak; Allah'la arandaki perdedir. O perdeyi ateşe at ki; ardından Allah görünsün!" – Mevlana’nın bu anlattığını her an hatırlayabilelim istedik. Anın içinde yaşayabilmeyi, geçmişte kalan ve daha gelmemiş şeyleri durmadan kurgulayarak kırgınlık, nefret, acı ilen geçen ömürlerin değişiminde bir parçamız olsun istedik.

Carpe Diem Gelişim  bir ev/ofis olarak kuruldu. Kalbi kocaman, kendisi küçücük kızımla ev/ofiste yaşamaya başladık. 3 odasında çalışılıyordu, 1 odasında ikimiz yaşıyorduk. Bir sekreterimiz vardı. İsmi Yasemin. Paramız çok az olduğu için gündüzleri çalışır akşamları bastırdığımız broşürleri kendimiz dağıtmaya çalışırdık. Kızım bundan büyük zevk alırdı, eğlence gibi görürdü bu işi. Edirne ve Trakya’da ilk defa böyle bir merkez kurulmuştu ve insanların anlaması bu konuları hayatlarına alabilmesi için zaman gerekliydi. Gün geldi firma adım adım büyümeye başladı.

Yaşamın yeni yollarını kavramaya başladık ve bize bahşedilen en özel deneyim olan Yaşamdan tat almayı öğrenmeye başladık. Gözlerimiz sade madde olarak algıladığımız dünyayı mana olarak ta algılamaya başladı. Küçük bir çocuk gibi adım adım ilerledik. Her bulduğumuz, aslında yeni olmayan yüzyıllardır bizlere anlatan büyüklerimizin keşfettikleri manaları sevinçle keşfedip deneyimlemeye bunları insanlarla paylaşmaya başladık.

Zor maddi koşullar altında her şeye sıfırdan başlamak bizim için başlı başına bir serüvendi. Birbirimizle evlenmeye karar verdiğimizde eşim 50 yaşında bense 34 yaşındaydım evlendiğimizde bir çok yol bir çok acı beraberliğimizde geldi ve geçti. Her şeyin gelip geçebilir olduğunu ve acıya değmez olduğunu “acı çekmek acı çekmenin gerekli olmadığını anlayana kadar gereklidir. Echar Tolle’nin de söylediği gibi yavaş yavaş anlamaya başladık. Evliliğimizin başlangıç günü yani resmi nikâhımız ilginçti İsmail öğle arasına çıkmıştı asistanı Serap’ı ve eşini arabaya almış hadi çabuk öğle arasında imza atıp işe yetişmeliyim demişti. Bu arada ikimiz de aslan burcuyuz ve yaşamda en iyi yapabildiğimiz kendimizi kaybedercesine çalışmak. Hatta çalışmazsak suçluluk duyarız. Bu işi yapmaya başladığımda neden olduğunu bir parça kavramıştım, çünkü bilinçaltı 0-12 yaşta şekillenir bu dönem çocukluk dönemidir, bu dönemde ebeveynlerin çalışmak zorunda olduğuna dair telkinlerde bulunursa, çalışmak zorunda kalırsan, çalışmazsan para yok kavramını anlamadan aşılamışlarsa sen tüm yaşamını çalışmaya adarsın. Zaten burcun özelliği de bu ikisi bir araya gelmişken bizde iki ara bir derede evlendik…

1 yorum: